Dünyadaki Uyarlama Senaryolar
Uyarlama Senaryosu | Örnek Romanlar | Örnek Filmler |
---|---|---|
Roman, öykü gibi edebiyat eserlerinin filme dönüştürülmesi | Gazap Üzümleri, 1984, Günaha Son Çağrı | Gazap Üzümleri, 1984, Zorba |
Kitaptan sinemaya taşınırken içerik farklılıkları | Doktor Jivago, Büyük Umutlar, Yabancı | Doktor Jivago, Great Expectations, The Stranger |
Filmin başarısı ile romanın sadakati arasındaki ilişki | Baba, Yüzüklerin Efendisi, Harry Potter | Baba trilojisi, Yüzüklerin Efendisi serisi, Harry Potter serisi |
Kitaplar genellikle PR çalışmalarının yoğun olmadığı yapımlar | Uçurtma Avcısı, Guguk Kuşu, Dracula | The Kite Runner, One Flew Over the Cuckoo's Nest, Dracula |
Dünya çapında iletişim teknolojileri ile okuyucu beklentileri | Germinal, Aşk ve Gurur, Mutluluk | Germinal, Pride and Prejudice, Bliss |
Okuyucu ve izleyici arasında roman ve film farklılıkları | 1984, Guguk Kuşu, Yer Demir Gök Bakır | 1984, One Flew Over the Cuckoo's Nest, Iron Earth, Copper Sky |
Edebiyat uyarlamalarının tanınırlığı ve bilinirlikleri | Karamazov Kardeşler, Ateşten Gömlek, Kurtlar İmparatorluğu | The Brothers Karamazov, The Shirt of Flame, Empire of the Wolves |
Yapımcılar için edebiyat uyarlamalarının değeri | Doktor Jivago, Yüzüklerin Efendisi, Anayurt Oteli | Doktor Jivago, The Lord of the Rings, Motherland Hotel |
Edebiyat uyarlamalarının eleştirileri ve sorunları | Gazap Üzümleri, Yüzüklerin Efendisi, Devekuşu Kabare | Gazap Üzümleri, The Lord of the Rings, Ostrich Cabaret |
Edebiyattan sinemaya başarılı geçiş | Hababam Sınıfı, Susuz Yaz, Seni Seviyorum Rosa | The Chaos Class, Dry Summer, I Love You Rosa |
Kitaplar her zaman sinemadan daha etkilidir; çünkü okuyucuya bir şey göstermez.
Bir sanat dalında üretilmiş bir yapıtın başka bir sanat dalına aktarılmasına uyarlama denir. Bir romanın, öykünün, tiyatro oyununun, radyo tiyatrosunun, operanın, balenin, şiirin, resmin, fotoğrafın vb.nin bir film haline dönüştürülmesi sonrasında filmin künyesinde uyarlama senaryo ifadesine yer verilir. Uyarlama senaryolar, genellikle özgün senaryo yazmaktan daha zor olarak kabul edilir.
Sinemanın geçmişten bugüne beslendiği alanların en önemlilerinden birisi hiç kuşkusuz edebiyattır. Köklü bir geçmişe sahip olan ve her türden yazını bünyesinde barındıran edebiyat, sinemaya da konu/karakter/öykü bağlamında destek vermektedir. Elbette tam bu noktada edebi yazın ile senaryo yazımı arasındaki metin ve içerik farklılıkları ortaya çıkacaktır. Bu farklılıklar film çekimi için hazırlanan senaryoda ne ölçüde giderilirse, filmin görsel ve anlatı açısından başarısı da o ölçüde artacaktır.
William Goldman, uyarlamalarda öne çıkan tür olan romanlar ile film senaryoları ile ilgili olarak şöyle der:
Bunlar tümüyle farklı iki türdür. Aralarındaki tek benzerlik, ikisinin de çok sık diyalog kullanmalarıdır. Yoksa bir sahnenin bir filmde ele alınışının bir romanda ele alınışı ile alakası yoktur.
Goldman’ın da ifade ettiği gibi roman ve film senaryoları farklı açılardan benzerlik ve farklılıkların ortaya çıktığı, çoğunlukla da hangisinin daha başarılı olduğu konusunda bir fikri mücadelenin yaşandığı iki önemli yazın alanıdır. Elbette her edebi tür gibi romanın da kendine has özellik ve özgünleri bulunmaktadır. Benzer şekilde senaryo da teknik bir metin olmasına rağmen, biçim ve içeriği ile bir hikayenin sunumunda ve çekiminde bir yol haritası sunması bakımından farklılaşmaktadır.
Romanlardan uyarlanan senaryolar; öncelikle eserin/yapıtın ya da romanın tanınırlığı/bilinirliği nedeniyle PR çalışmalarının yoğun olmadığı yapımlardır. Çünkü, roman zaten çok okunan, çok bilinen bir eser olduğu için, özellikle romanın sıkı takipçileri tarafından romanın filme alınacağı bilindiğinden dolayı bunun reklam çalışmaları da okuyucular tarafından yapılır ve dünya ölçeğinde iletişim teknolojisindeki gelişmelerin de yardımıyla, gelişmeler an be an takip edilir. Dolayısıyla da film daha bitmeden heyecanla ve merakla bekleyen hiç de azımsanmayacak bir kitle oluşmuş olur.
Bu kitle, reklamın çok önemli olup herşeyi sattırdığı günümüz medya yapılanmasında son derece önemli bir aşamadır. Bu kendiliğinden ve doğal olarak biraraya gelen kitle, film yapımcıları için de değerlidir. Bu ve benzeri sebeplerden ama özellikle ticari vurgusundan hareketle sinema dünyasında farklı ülke ve isimlerin romanlarından uyarlanmış birçok film bulunmaktadır.
Roman uyarlaması filmlerin en büyük eleştiri noktası da hiç kuşkusuz, senaryo metninin romana ne ölçüde bağlı kalınıp kalınmadığı, sorunsalıdır. Bu eleştiri konusu neredeyse tüm uyarlama filmlerle ilgili olarak yapılır. Genel olarak bakıldığında ise birçok satan ya da yazarı/romanın ismi çok iyi bilinen bir eserin filme alınması zor bir iştir çünkü, her insanın farklı seyreden ve kendi hayal gücünde canlanan imgelerini tek bir gerçeklik üzerinden inşa etmenin zorluğu kabul edilen bir gerçektir. Böylelikle zorlu sürecin kabul edildiği ama buna rağmen başarılı bir uyarlama filmin üretilmesi için çabalayan sinemasal bir bakışın varlığı sözkonusudur.
Dünya Sinemasında olduğu gibi Türk Sinemasında da edebiyat uyarlaması filmler vardır. Bu filmler kimi zaman eserin başarısına yaklaşırken, kimi zamansa eseri teğet geçen yapımlar olarak yorumlanmıştır.
Dünya Sinemasında Öne Çıkan Edebiyat Uyarlamaları
John Steinbeck /Gazap Üzümleri
George Orwell / 1984
Nikos Kazancakis / Günaha Son Çağrı
Emile Zola / Germinal
Dostoyevski / Karamazov Kardeşler
Albert Camus / Yabancı
Agatha Christie / Doğu Ekspresinde Cinayet
Franz Kafka / Dava
Stefan Zweig / Korku
Khaled Hosseini / Uçurtma Avcısı
Stefan King / The Shinning -Hayvan Mezarlığı-Misery
Jean Grange / Taş Meclisi-Kurtlar İmparatorluğu
Mario Puzo / Baba
Boris Pasternak / Doktor Jivago
Charles Dickens / Büyük Umutlar
Jane Austen / Aşk ve Gurur
J.R.R. Tolkien / Yüzüklerin Efendisi
J. K. Rowling / Harry Potter
Ben Kesey / Guguk Kuşu
Bram Stoker / Dracula
Türk Sinemasında Öne Çıkan Edebiyat Uyarlamaları
Yusuf Atılgan / Anayurt Oteli
Rıfat Ilgaz / Hababam Sınıfı
Ahmet Ümit / Sis ve Gece
Zülfü Livaneli / Mutluluk
Hüseyin Rahmi Gürpınar / Mürebbiye
Halide Edip Adıvar / Ateşten Gömlek
Kemal Tahir / Karılar Koğuşu
Orhan Kemal / Bereketli Topraklar Üzerinde
Fakir Baykurt / Yılanların Öcü
Aziz Nesin / Zübük
Adalet Ağaoğlu / Fikrimin İnce Gülü
Necati Cumalı / Susuz Yaz
Pınar Kür / Asılacak Kadın
Ferit Edgü / Hakkari’de Bir Mevsim
Reşat Nuri Güntekin / Dudaktan Kalbe
Yaşar Kemal / Yılanı Öldürseler- Yer Demir Gök Bakır
Hekimoğlu İsmail / Minyeli Abdullah
Feride Çiçekoğlu / Uçurtmayı Vurmasınlar
Sevgi Soysal / Seni Seviyorum Rosa
Nahid Sıtkı Örik / Abdülhamit Düşerken
Roman ve Senaryo Arasındaki Yazınsal Farklar
Romanlar (diğer edebi türlerde de çoğunlukla olduğu gibi), çoğu kez geniş zaman dilimleri üzerine anlatılarını inşa ederler. Geçmiş, bugün, gelecek zamansal dilimleri, romanın anlatısı gereğince kendine yer bulur. Ancak senaryolarda romanların aksine, farklı zaman atlamaları kullanılsa da bunlar romandaki gibi detaylı olarak verilmez, flashback ya da flashforward denilen tekniklerle hızlı zaman atlamaları kullanılarak anlatı bu hızlı geçişler üzerinden inşa edilir.
Ana karakter ve yan karakterlerin tanıtım ve tasvirleri senaryoda ilk bölüm içinde ya da ilk bölümün hemen ardından verilirken, romanda ise böylesi bir anlayış söz konusu değildir. Konu ve karakterlerin detaylı bir şekilde anlatıldığı gerçeğinden hareketle romanda; karakterler, mekanlar ve de olaylar ilerleyen bölümde anlatılabilir. Süre olarak bir kısıtlılık halinin olmaması romanları daha detaylı ve uzun yazmak konusunda özgün hale getirmiştir.
Sınırsız bir bakış açısıyla kısıtlamalardan uzak bir anlayışın şekillendirdiği romanda, karakterlerin bütün yansımaları ile ruh halleri ve duyguları apaçık ve detaylı bir şekilde tasvir edilirken, senaryo yazım formatları buna çok izin vermez. Bu sebepten dolayı da romanlar senaryolara nazaran daha içsel ve detaycıdır. Bir olay ya da karakterin tanıtımı sayfalar dolusu yapılabilir, ama senaryoda yazılan herşeyin görsel bir karşılığı olması gerçeğinden hareketle daha minimal ve kısıtlı bir yazım şekli tercih edilmektedir.
Romanlarda yazılan uzun diyaloglar, senaryoda filme aktarılmaz. Çünkü romanın aksine senaryoda belirli bir süre içinde hikayeyi tüm bileşenleri ile aktarmak zorunluluğu vardır. Bu zorunluluk da hiç kuşku yok ki, yazım aşamasında bazı kısıtlamaları gündeme getirecektir. Bu aşamada hikayenin genel ahengini bozmayacak şekilde yapılacak kısıtlamalar filmi daha renkli ve dinamik bir hale getirebilir.
Çatışma unsuru romanlarda bazen örtük olarak ifade edilse de çatışma, senaryoda olmazsa olmaz bir unsurdur. Dolayısıyla senaryodaki hikaye karakterin çatışma unsurundan beslenip dallanıp budaklanarak ilerler. Çatışmanın sebep olduğu krizler atlatılarak, türlü problemler çözülerek ilerleme sağlanır ve nihai hedefe ulaşılır.
Romanlar, biçimsel açıdan ayrı ayrı olaylarla örülü bölümlerden oluşabilir ancak senaryoda süreç, belirli bölümler üzerinden ilerlemek durumundadır. Kısıtlı süre içinde karakter/mekan/zaman tanıtımları eşliğinde olayın dramatik vurgusunun da yapılması senaryonun romana kıyasla daha bağımlı ve bağlı yapısına vurgu yapmaktadır.
Roman, ulaştığı okuyucu kitlesine kendi özgün hayal gücü ve duygu dünyasıyla biricik/tekil bir atmosfer kurmaları için şans tanırken, senaryoda oluşturulan anlatı evreni ve diğer detaylar tamamen yönetmenin bakış açısına indirgeneceği için tam bir özgürlük alanından bahsetmek mümkün olmaz. Roman okuyucusunun kişiselliğini ön plana çıkarmasına olanak tanırken, filmde ise yüzlerce alternatif arasından yönetmenin seçtiği anlatı yapısı ve kurgu dili ile yönetmenin gözünden yansıyanlar izlenir. Bu da elbette ki, sınırlı bir düşünme ve yorumlama fırsatını doğurur.
Roman da zamanı neredeyse gerçek zaman algısı ile değerlendirmek mümkün iken, senaryoda zamansal geçişler sözkonusudur. Belli bir sürede bir hikayeyi anlatma zorunluluğundan dolayı, bu zamansal atlamalar olmak zorundadır zira bu atlamalar yapılmazsa filmin süresi makul olarak kabul edilen süreleri fazlasıyla aşacaktır.
Uyarlama Senaryoların Katkıları
Köklü bir geçmişi olan edebiyat ürünü romanlar, dün olduğu gibi bugün de yarın da sinemaya can suyu olmaya devam edecektir. Kimi zaman eleştirilse, kimi zaman övgüyle karşılansa da edebiyat uyarlaması filmlerin çok önemli bir misyonu daha vardır. O da görselliğin ağırlıkta olduğu dijital kültürün kuşattığı günümüz gençliğinin edebi alt yapısına bir nebze de olsa katkıda bulunmak, farkındalık yaratmak.
Okuma eyleminin giderek azaldığı günümüzde, edebi eserlerden uyarlanan görsel-işitsel filmler, özellikle gençlere hitap etmesi bakımından son derece önemlidir. İzlenen bir uyarlama film ile en azından yazar/şair ve eser ismi konusunda bir bilinci oluşan gençler, belki de ilk bu film aracılığıyla duydukları yazarın/eserin peşine düşerek, edebiyatın da sonsuz bir ilham ve esin kaynağı olabileceğinin farkına varabileceklerdir.
Tüm bu sebeplerden ötürü, edebiyat ve sinema arasındaki iletişim ve etkileşimin her daim artarak sürmesi, her kesim ve her açıdan oldukça önem taşımaktadır. Yazının nasıl görsele dönüştüğü ya da yazının görsel ifadesinde kişiselliğin etkisine dair öğrenilecek çok şey varsa şayet, edebiyat uyarlaması filmlere yeniden ve yeniden göz atmakta fayda bulunmaktadır.
Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo-tv ve Sinema bölümü mezunu. Aynı üniversitede doktora eğitimini tamamladı. Editörlüğünü yaptığı medya/sinema kitapları ve senaryosunu yazdığı belgesel, kısa film ve dizi senaryoları bulunmaktadır.