Müsilaj Nedir? Sebepleri Nelerdir?
Konu | Açıklama | Önlem ve Sonuçlar |
---|---|---|
Müsilaj Nedir? | Birçok bitki ve mikroorganizmadan salgılanan yapışık ve akışkan kıvamda bir madde. | Sıcaklık, iklimsel değişiklikler ve kirlilik müsilajın oluşumunu ve büyüklüğünü etkiler. |
Müsilaj Nerelerde Görülür? | Son yıllarda Marmara Denizi’nde yoğunlaşıyor ancak Ege, Akdeniz ve Balıkesir, Çanakkale kıyıları gibi bölgelerde de görülüyor. | Önlem alınmazsa tüm bölgelere yayılması beklenyor. |
Marmara Denizi'nde Müsilaj | Sıcaklık artışı ve kirlilik sonucunda denizde müsilaj oluşumu hızla artıyor. | Yüksek nüfus yoğunluğu ve atıkların direk denize boşaltılması kirliliği ve dolayısıyla müsilajı arttırıyor. |
Müsilajın Deniz Canlılarına Etkisi | Deniz canlıları müsilajın yapışkan yapısı sebebiyle beslenemiyor ve uzun ömürlü olamıyor. | Müsilaj nedeniyle deniz canlılarında belirgin bir azalma bekleniyor. |
Müsilaj Nasıl Temizlenir? | Atıkların arıtılarak denize verilmesi ve fitoplanktonu arttıran fosfor ve azot oranlarının düşürülmesi müsilajın gerilemesine yardımcı olabilir. | Küresel ısınmanın etkilerinin azaltılması ve ekolojik çevre tahribatının durdurulması gerekiyor. |
Müsilajın Balıkçılığa Etkisi | Müsilajın artması sonucu deniz canlılarında azalma oluyor ve bu durum balıkçılığı olumsuz etkiliyor. | Balıkçılığın zor durumdan kurtulması için müsilajın temizlenmesi gerekiyor. |
Deniz Suyu Sıcaklığı ve Müsilaj | Deniz suyunun sıcaklığı arttıkça müsilajın oluşumu daha da kolaylaşıyor. | Deniz suyunun sıcaklık dengesinin sağlanması gerekiyor. |
Müsilajın İnsanlara Etkisi | İnsanların deniz ve doğal yaşamla olan etkileşimi, müsilajın oluşumuna sebep oluyor. | Insanların ekolojik çevreyi tahrip eden davranışlarının değiştirilmesi gerekmektedir. |
Marmara Denizi'nin Durumu | Deniz, müsilajın yoğun bir şekilde oluştuğu ve durgun, sıcak, yoğun kirlilik olan bir deniz olarak belirlendi. | Denizin temizlenmesi ve sıcaklık dengesinin sağlanması gerekmektedir. |
Geçmişte Müsilaj | 2007-2008 yıllarında da Marmara Denizi benzer bir şekilde müsilajdan etkilenmişti. | Geçmiş deneyimlerden ders çıkararak, müsilajın tekrar oluşumunu engellemek için önlemler alınmalı. |
Gündemin dilden düşmeyen sarsıcı bir gerçeğine uyandık bir sabah. Marmara’da müsilaj, diğer adıyla deniz salyası haberleri, sosyal medya ve diğer platformlarda yayınlanarak, endişeleri ve üzüntüleri de beraberinde getirdi. Tam da 5 Haziran Dünya Çevre Günü üzerinden birkaç gün geçtikten sonra bilgi sahibi olduk. Peki nedir müsilaj? Daha önce haberlerde pek de karşılaşmadığımız ama Marmara Denizi’nde görüldükten sonra sıklıkla arama motoru üzerinden araştırdığımız, gerek önemli isimlerin açıklamaları, gerekse çeşitli kaynakların bilimsel araştırma ve açıklamaları ile bilgi sahibi olduğumuz müsilaj meselesini sizler için araştırdım.
Müsilaj, birçok bitki ve mikroorganizmadan salgılanan yapışık ve akışkan kıvamda bir madde. Kimyasal ve biyolojik faktörlerin birleşik etkisiyle oluşuyor. Sıcaklığa bağlı olarak ortaya çıkan bitkisel türdeki fitoplankton adı verilen canlılar da müsilajın oluşumunda etkili oluyor. Müsilajın yapısı biraz bu bakteriyel ortamdan, biraz kirlilikten, biraz da iklimsel değişikliklerden etkilenerek oluşuyor. Yapışkan özelliği ile Marmara’daki büyüklüğünü gördükten sonra, "Marmara Denizi ölüyor." diye tabir edilen iddiayı doğrulayacak türden. Denizdeki sıcaklık arttıkça, kirlilik ve akıntının da etkisiyle oluşumu kolaylaşıyor. Bu oluşumun müdahale edilmediği sürece durması ya da gerilemesi gözlenmiyor. Aksine, mevcut durumda büyümeye ve neredeyse denizi tamamen kaplayacak bir tehdit oluşturmaya devam ediyor.
Müsilaj Nerelerde Görüldü?
Müsilaj son yıllarda artan bir yoğunlukla Marmara Denizi’nde görülüyor. İnternet üzerinde yer alan bilgilere göre; geçmiş yıllarda Ege Denizi’nde de görüldüğü bir dönem olmuştu ancak 2021 yaz sezonu itibariyle özellikle Balıkesir ve Çanakkale’nin kıyı bölgelerinde tekrar görülmeye başladı. Akdeniz’de de hava şartlarının aşırı sıcak ve nem ile birlikte dengesiz bir oranda yaşandığı yaz dönemlerinde görülüyor. Hiçbir önlem alınmaması halinde tüm bölgelere yayılması da kaçınılmaz.
Marmara Denizi'nde Müsilaj
Müsilajın Marmara Denizi’ni çevrelemesi sıcaklık artmaya başladıktan sonra kısa bir zaman içerisinde gerçekleşti. Bazı yorumcular tarafından "doğa ile ilgili bir olay" şeklinde açıklanırken, bazılarına göre ise; nüfus yoğunluğu ve dolayısıyla bu nüfusun atıklarının denize birikmesiyle gerçekleşiyor. Deniz suyu sıcaklığının artması da müsilaj için uygun bir ortam sağlıyor. Deniz durgun oldukça ve sıcaklık arttıkça, müsilajın etki alanı da büyük hızda artış gösteriyor.
Marmara Denizi için de durgun, sıcak ve atıklar nedeniyle yoğun kirliliği olan bir deniz olduğunu söyleyebiliriz. Nüfus yoğunluğu ve ekolojik sistemin bozulmasında büyük etkisi olan atıkların arıtılması için sistem kurulmaması ve direkt olarak denize aktarılması gibi nedenlerle de kirlilik oldukça kritik görünüyor. Müsilajın şu anki görüntüsü, kıyı bölgeleri ince bir tabaka şeklinde sararak, güneşin deniz bitkilerine yaydığı ışığın büyük bir ölçüde kesilmesine neden oluyor. Her canlının birbiriyle bağlantılı olarak varlığını sürdürdüğü doğada, denizlerde yaşayan tüm canlıların, yapışkan salgıya gömülüp beslenememesi ve uzun ömürlü olamaması gibi bir tehlike oluşturuyor.
Daha önce 2007-2008 yılları arasında da Marmara Denizi bir müsilaj yoğunluğu ile karşı karşıya kalmıştı. O tarihlerdeki görüntü şimdiki görüntüden daha farklıydı. Deniz yüzeyinde oldukça belirgin bir şekilde bölge bölge görünüyordu. Şu anki yoğunluk ise; yüzeyi değil, su altını uzun kilometrelerce sarmış durumda. Tek fark, o yıllardaki gibi yüzeyden görünmüyor olması.Denizlerde yaşamını sürdüren canlılar da müsilajdan yoğun bir şekilde etkileniyor. Birçok canlı türünde gözle görülür bir azalma bekleniyor. Ki daha şimdiden müsilajla birlikte balıklarda da azalma olması nedeniyle, balıkçılığın da zor zamanlardan geçtiğine dair haberleri görüyoruz.
Müsilaj Nasıl Temizlenir?
İnsanlardan kaynaklanan nedenleri ortadan kaldırmak mümkün olursa, temizlenmesi ne kadar sürer bilinmez ancak; ilerlemesinin önüne geçilip, gerilemesi de mümkün olabilir. İlk olarak yapılması gereken, atıkların bir arıtma filtresi ile denize aktarılması. Böylece fitoplankton oluşumuna zemin hazırlayan fosfor ve azot oranının azaltılması sağlanarak, bir çözüm olabilir. Aslında hava koşullarının küresel ısınma etkisinden kurtularak normalleşmesi mümkün olsa, doğanın geri dönüşü ve müsilaj etkisinin azalması çok uzun sürmez. Deniz canlılarının zararlı türlerinin üremesi durur ve çeşitliliği azalır.
Ancak ne yazık ki; dünyadaki nüfus yoğunluğu ve tüketimden kaynaklanan, ekolojik çevreyi sarsan tahribat, bunu günden güne daha da güçleştiriyor. Biraz daha indirgeyecek olursak, sadece Marmara Denizi’ndeki bu trajik manzaranın ortaya çıkmasında bile arıtma ile ilgili stratejik planlama hataları ve yine doğal akışı bozan kullanımlarda insanların etkisi en önemli sebepler olarak yer alıyor.
Müsilaj Balıkçılığı Nasıl Etkiledi?
Gündemde balıkçıların, yakın bir geçmişten bugüne müsilaj artışı ile ilgili açıklamaları yer alıyor. Geçmişte de yüzeyde görülen yoğunluk, bugün daha derinlere uzanıyor ve doğal olarak da balık sayısının olumsuz etkilenmesine neden oluyor. Balıkların müsilaj yoğunluğu olan bölgelerde beslenmesi pek mümkün olmadığından, telef oluyor ya da çok cılız halde görülüyor. Bu durum da normalde avlanan balık sayısının; ancak yüzde on- yüzde beş gibi bir orana düşmesini kaçınılmaz kılıyor. Doğrudan balık satışına ve fiyatlarına da yansıyor. Geçimini balıkçılıkla sürdüren kişiler için bir hüsran. Açıklamalara göre şu an, buzhanelerde bulunan balıkların satışına başlanıyor. Tabii ki de bu, mevcut tüketimin devam edebilmesi için uygulanmakta olan geçici bir çözüm. Bir an önce hava şartlarının normalleşmesi ve bu durumun önüne geçmesi için teknik yapılandırmaların uygulanması gerekiyor.
Marmara’yı bu hale getiren insan ve doğa diyelim. Tüm önlemler alınıyor olsun diyelim. Peki bu konuda bizim üstümüze düşen nedir?
Bilindiği üzere mevsim sıcaklıklarının normaller dışında olması ve yaşadığımız iklimsel değişikliklerin sebebi küresel ısınma. Küresel ısınmanın doğrudan insanlarla, insanların tüketim çılgınlığı ve kullandıkları ürünler ile ilgisi var.
Peki Küresel Isınma için ne gibi önlemler alınabilir? Ve önlem amaçlı olarak kullanımlarımızı nasıl değiştirebiliriz?
Öncelikle küresel ısınmayı tetikleyen etkenleri sıralayalım:
Gereği dışında elektrik ve su israfı,
Ev içi dekorasyonun yanlış planlaması,
Deodorant, parfüm, çamaşır suyu, deterjanlar, asitli maddeler vb. grubunda yer alan tüm ürünler,
Motorlu Araçlar,
Plâstik ve poşet kullanımı gibi.
"Bu ürünlerin olmadığı bir hayat var mı?" sorusunun cevabı çok net olmamakla birlikte, alternatiflerine yönelerek geçmişi geri getiremesek bile küresel ısınmanın etkilerinin ilerlemesini önleyebiliriz. Hatta ciddi bir hassasiyet gösterip, seferber olup, sayıyı çoğaltırsak gerilemesini sağlamak yine biz insanların elinde ve mümkün olabilir.
Alabileceğimiz başlıca önlemler ise şöyle;
Elektrikte çeşitli tasarruf yöntemlerine gidilmesi,
Led ampul kullanımı,
Elektroniklerin kapalı konumda tutulması,
Eski elektrikli cihazların değiştirilerek, daha az enerji tüketen türlerinin tercih edilmesi,
Isı yalıtımı ve ev içi yerleşim planlamasının ısıtma-soğutma aletlerine (kalorifer, klima, elektrikli soba vb.) temas etmeden yapılması,
Doğayı zararlı gazlara maruz bırakan kozmetik ve hijyenik temizlik ürünleri yerine, en azından birinde mümkün olduğunca bitkisel ürünlerin tercih edilmesi,
Su tasarrufu,
Ulaşımın ortak taşıtlar ya da yaya olarak gerçekleştirilmesi (-bir yandan hayat şartlarını düşününce, çok da mümkün görünmese de),
Plâstik yerine cam kullanımı ve atıklarla çöplerin ayrıştırılması.
Tabii ki, maddi açıdan toplumsal yapı göz önüne alındığında, bu maddeler beraberinde ekonomi yönündeki dezavantajları da getiriyor. Bu konuda toplumda istisnasız olarak herkese iş düşüyor. Maliyetleri kötü emsallerine göre daha yüksek de olsa, bu önlemler bize doğayı yeniden kazanma olanağı tanıyarak, daha sağlıklı bir yaşam alanı sağlıyor. Atıklar konusunda birçok büyükşehir belediyesinde uygulamaya başlanan atık yönetimi önlemlerine uyum sağlamak bile dünyanın bir sonraki derin yaralanmasının önüne geçecektir. Örneğin İzmir’de birçok noktaya atık çeşitlerine göre (kâğıt, karton, plâstik) konteynerler koyuldu. Ayrıca birçok semtte muhtarlık bürolarına atık yağların bırakılması için teşvik pankartları asılıyor ve duyurular yapılıyor. Böylece atıkların doğaya karışmadan geri dönüşüme kazandırılması hedefleniyor. Tüm şehirlerin bu konuda seferber olması, birçok tasarruftan öte doğayı geri döndürmek için zaman tasarrufuna ışık tutacaktır.
İzmirli, 1990 doğumlu. Yüksek lisansını Anadolu Üniversitesi Konaklama İşletmeciliği alanında yaptı. 10 yıl boyunca turizm sektöründe çalıştı. Satış pazarlama sorumlusu ve çağrı merkezi yönetici olarak görev yaptı. Evli ve bir bebeği var. Yazıyla arasındaki bağ çocukluk yıllarına dayanıyor.