İş Hayatında Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği
Konu | Açıklama | Sonuç |
---|---|---|
Biyolojik Cinsiyet | Fizyolojik ve genetik anlamda kadın ve erkek ayrımıdır. | Toplumsal cinsiyet, biyolojik olmasından ziyade, toplumun kadın ve erkeklere atfettiği rolleri ifade eder. |
Toplumsal Cinsiyet Eşitliği | Kadınların ve erkeklerin toplumsal hayatta eşit derecede katılımı ve sorumluluk almasını ifade eder. | Cinsiyet önyargıları ve ayrımcılığı, eşitliğin önündeki en büyük engellerdir. |
İş Hayatında Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği | Kadınlar ve erkekler arasında mesleki seçimler ve maaşlarda yaşanan ayrımcılık | Kadınlar çoğunlukla erkeklere göre daha düşük pozisyonlarda bulunur ve daha az maaş alır. |
Cam Tavan Sendromu | Kadınların üst düzey yönetim pozisyonlarına yükselmesini engelleyen görünmez engeller | Kadınlara yönelik keyfi terfi sınırları, erkeklerin karşılaşmadığı durumlar arasındadır. |
Cinsiyet Eşitsizliği | Kadınların erkeklerle eşit temsil edilmediği alanlar, özellikle akademik ve yönetim düzeyleri | Cinsiyet önyargıları, eşitsizliği destekler ve kadınların üst düzey pozisyonlara geçmesini engeller. |
Ataerkil Toplum | Kadından komut almanın onur kırıcı olarak görüldüğü, kadınların üst yönetim kadrolarına bezdiri olarak bakıldığı toplumlar | Ataerkil toplumlar, kadınların daha düşük düzeylerde yer almasını destekler ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğini besler. |
Mobbing | Bir çalışanın veya bir grup tarafından sistemli bir şekilde taciz edilmesi ve rahatsız edilmesi | Mobbing, kadınların iş hayatında karşılaştığı cinsiyet ayrımcılığının bir formu olarak görülür. |
Dilin Etkisi | Kullanılan dil, toplumsal cinsiyet rollerini belirler ve pekiştirir. | Dil, toplumsal cinsiyet kavramını güçlendirir ve sürekli hale getirir. |
İstihdam Oranları | Türkiye'deki son istatistiklere göre erkeklerin istihdam oranı %70, kadınlar ise %32. | Toplumsal cinsiyet eşitsizliği, istihdam oranlarındaki eşitsizliği de etkiler. |
Üniversiteler ve STK'lar | Toplumsal cinsiyet eşitsizliği konusunda bilinçlendirme yapan üniversite dersleri ve sivil toplum örgütlerinin çalışmaları | Bu çabalar, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini azaltma potansiyeline sahiptir. |
İçine doğmuş olduğumuz toplum, kültür gibi etmenler kadınların ve erkeklerin yaşamları boyunca hangi rol ve sorumlulukları yükleneceğini belirlemektedir.
Biyolojik Cinsiyet Nedir?
Fizyolojik ve genetik anlamda kadın ve erkek ayrımına biyolojik cinsiyet denmektedir. Fakat toplumsal cinsiyet, kadın ve erkek arasındaki fizyolojik farklılıklar ile değil toplumsal rol algısı ile ilgilidir. Toplumun kadın ve erkek olarak nasıl davranmamız gerektiği ile ilgili bize atfettiği sıfatlar, sorumluluklar, roller toplumsal cinsiyet kapsamındadır.
Yapılan bazı araştırmalarda erkek maymunların erkek çocukların oyuncaklarını tercih etmiş olması kültürün yanı sıra genetiğin de etkisinin olduğunu göstermiştir. Toplumsal cinsiyetin perçinlendiği bir başka konu ise dildir. Kullandığımız dil toplumun kadın ve erkeğe atfettiği toplumsal rolleri rahatlıkla görebileceğimiz bir kaynaktır. En iyi örnek ise adam kelimesi “insan, insanoğlu” anlamına geliyorken kadın kelimesi yalnızca dişiliği anlatmaktadır.
Toplumsal cinsiyet algısı toplumdan topluma, kültürden kültüre ve zamandan zamana değişiklik göstermektedir. Günümüzde üniversitelerin birçok alanında toplumsal cinsiyetin ne olduğu ve eşitsizliğin nasıl önleneceği ile ilgili dersler verilmekte ve sivil toplum örgütleri tarafından çalışmalar yapılmaktadır.
Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Nedir?
Toplumsal cinsiyet eşitliği hem kadınların hem de erkeklerin toplumsal hayatın her alanına eşit derecede katılımı ve sorumluluk alması olarak tanımlanmakta. Toplumsal cinsiyet eşitliği olgusunun önünde cinsiyet önyargıları, cinsiyet ayrımcılığı gibi engeller bulunmaktadır. Toplumsal olarak eşitliğin olmadığı yerde ayrımcılık başlamaktadır. Sosyal olarak bunu en yoğun olarak gördüğümüz alan ise iş hayatıdır. Dilimize pelesenk olmuş olan “iş adamı, bilim adamı” gibi sözler ise kadınların iş hayatındaki konumlarını açıkça göstermektedir.
Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklanan bazı cinsiyet önyargıları sebebiyle kadınlara ve erkeklere atfedilen meslekler vardır. Toplum ve bilhassa kültür kadının fiziksel güç isteyen bir işte çalışmasını istemez ve hatta bu işlerin kadınlara yakışmadığını söyleyerek psikolojik şiddet yani mobbing uygulamaktadır. Tüm bu ayrımcılığın somut olarak bir başka göstergesi ise aynı pozisyonda çalışan kadının erkekten daha düşük maaş alması ve kadınların erkeklere nazaran daha zor terfi almasıdır.
Yale Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada işyerinde öfkeli ve sert tavırlar sergileyen erkek çalışanların takdir topladığı gözlemlenirken kadın çalışanların makamları için yetersiz ve kıskanç oldukları yargısıyla karşılaştıkları gözlemlenmiştir. Türkiye’deki son istatistikler göstermektedir ki erkeklerin istihdam oranı %70 iken kadınların %32’dir. Tüm bu sonuçlar cinsiyet önyargıları kaynaklıdır.
Cam Tavan Sendromu Nedir?
Cam tavan sendromu kadınların yalnızca ve yalnızca kadın olmalarından dolayı yükselmelerini engellemek ve üst yönetim kadrolarından uzak tutmak için var olan ancak görünmeyen engellerin bütününe verilen isimdir. Kadınlar için var olan bu keyfi terfi sınırı erkekler için söz konusu değildir.
Bunun sebebi ise yazı boyunca bahsettiğimiz cinsiyet önyargılarından kaynaklanan toplumsal cinsiyet eşitsizliğidir. Cam tavan sendromu ile anlatılmak istenen karşılaşılabilecek sorunların belirsizliğidir. Kadınlar niçin yükselemediklerini, niçin o konumlara gelemediklerini anlayamazlar çünkü aslında ortada bir sebep yoktur; en azından erkekler bu tarz durumlarla karşılaşmamaktadır.
Cinsiyet Eşitsizliği
Almanya gibi gelişmiş ülkelerde dahi kadınlar akademik alanda erkekler kadar yer bulamazlar ve iyi konumlara gelemezler. Bunun için hiç kimse bir sebep göstermemektedir fakat bu durum yaşanmaya devam etmektedir. Yöneticilik gibi pozisyonlarda kadınlara yer verilmemesinin, verilmek istenmesinin ana sebebi ise yine cinsiyet önyargılarından kaynaklanan toplumsal cinsiyet eşitsizliğidir.
Ataerkil bir toplumda kadından emir almak ya da alacak olmak onur kırıcı olarak görülmektedir ve bu sebeple iş hayatında kadınların üst düzey kademelere gelmeleri pek istendik bir durum değildir. Toplumsal düzeyde cinsiyet önyargılarını ve cinsiyet ayrımcılığını önlemediğimiz ve bu konuda bilinçlenmediğimiz sürece tüm bunlar yaşanmaya devam edecektir.
İş hayatında kadınların rolü kilit bir noktadadır ve toplumun merkezinde bulunur. Bu sebeple toplumsal cinsiyet eşitsizliğine yol açacak türde davranışlardan, konuşmalardan uzak durarak bunu önlemeliyiz. Böylece kadınlar da iş hayatında ve toplumun her alanında istedikleri konumlara gelebilirler.
Yazar: Emine Aktaş
İstanbul İşletme Enstitüsünde yazılarının yayınlanmasını isteyen konuk yazarlarımız için oluşturulan bilgi kartıdır. Birçok alanda ve disiplindeki yazıları bu hesap üzerinde bulabilirsiniz.