Bakış Açını Değiştir Bir Şehir Efsanesi Mi?
Konu | Tanım | Önem |
---|---|---|
Bakış Açısı | Kişinin dünyaya karşı sahip olduğu hayat görüşü, objektifinin görüntülediği yer, düşünce sistemiyle oluşur. | Bilişsel süreçler ve kişilik gelişimini etkiler. |
Sezgiler | Bilişsel algı veya içgüdüsel bilme hali olarak ifade edilir, bilincin otoritesinde gerçekleşmez. | İnsanın iç dünyasını ve iyilik hali için uygun olanı söyler. |
Öz Şefkat | Hissettiklerimize önem vermek ve onları sevmek durumudur. | Bakış açısının yüzeyselliğini azaltır ve derinlemesine anlam kazandırır. |
Nefes Egzersizleri | Zihnin kontrol edilmesi yerine bedenin söz hakkı almasını sağlar. | Beden ve zihin arasındaki dengeyi sağlar, düşüncelerde ve bakış açısında doğal bir dönüşüm sağlar. |
Zihin Sağlığı | Bireyin düşünce ve duygu dünyasının farkında olma hali. | İyi bir zihin sağlığı, bireyin düşünceleri kontrol altında tutmasını sağlar ve bakış açısını geliştirebilir. |
Carl Gustav Jung’un Düşünceleri | Duyular, düşünceler, his ve sezgi tanımlarını belirtmiştir. | Duygu, düşünce ve sezgi arasındaki ayrımların anlaşılmasını sağlar. |
Akış Teorisi | Mihaly Csikszentmihaly'nin uzun yıllar boyunca mutluluğu araştırır ve bulduğu teori. | Kişinin mutluluk hali ile ilgili yeni bir bakış açısı sağlar. |
Ruh, Beden, Zihin | Bir insanı her yönüyle anlamanın elemenlarıdır. | Bir insana bütünsel ve derinlemesine anlam vermek için önemli. |
Bireysel Yetenek | Kişinin sahip olduğu beceri ya da yeteneği. | Bireyin hayatta başarılı olmasını sağlar. |
Beyin ve Zihin Mekanizması | Kişinin durumları algılamasını ve yorumlamasını sağlar. | Bireyin psikolojik ve sosyal yaşantısını düzenler. |
Edebiyatta bakış açısı anlatım biçimi olarak ifade edilir, kurguyu oluşturanın tüm hikayeyi gördüğü perdedir. İnsana indirgersek eğer, kişinin dünyaya karşı sahip olduğu hayat görüşü; deklanşöre bastığınızda objektifinizin görüntülediği yerdir. Düşünce sistemiyle oluşur; o güne kadar sizi siz yapan tüm değerler, büyüdüğünüz çevre, sizi büyütenin kullandığı sözcükler, yakınınızdaki insanlar düşünce kalıplarınızın oluşmasında büyük etkendir.
Baktığınız açı aslında zihnin işleyen sürecini yansıtır. Bu noktada zihnin işlevi olduğunu özellikle vurgulamak gerekir ki bakış açısının değişikliğe uğraması hallinde yine yerine bir tavır veya görüş gelecektir. Ve bu süreç, karar aşamasına kadar yanınızda taşıdığınız tüm yargıları beraberinde getirir. Yeni bir bakış açısı kazanmak deneyimsel olmayacağı için, kök salmış eski inancınızı bırakmak pek de kolay olmayacaktır. Peki karmaşıklığıyla bilinen, her yeni bilgiyle revize olan insan fizyolojisinin karar mekanizması bu kadar kolay mı işler?
Bakış Açısı ve Yerleşik Kalıplar
Bir insan davranışını değerlendirirken üç ayrı olguyu ele almak, davranış hakkında bir yargıya varacaksak eğer kişiyi aşağıdaki paradigmalara göre değerlendirmek gerekir.
Ruh
Beden
Zihin
Her birinin değişikliğe uğraması veya birindeki en ufak bir rahatsızlık diğer ikisini etkiliyor. Bundan sebeptir ki bütünsel tıp artık herkesin çalışma alanına giriyor. Aldığımız kararların da sağlıklı olup olmamasında ya da bizi yansıtıp yansıtmadığına her zaman zihnimiz, bakış açımız söz sahibi olamıyor. Araya girmesi gereken bir kavram daha karşımıza çıkıyor; sezgiler.
Bilişsel algı veya içgüdüsel bilme hali olarak ifade edilen sezgi, bilincin otoritesinde gerçekleşmez. Sezgilerimiz beden bilgeliğine izin verildiği an sistemimiz için en uygun olanı söyleyemeye hazırdır. İnsana özgüdür, kendiliğinden gelip ses verir; zihnin araya girmediği- bedeni dinlemeye hazır olduğumuz an şekil bulmaya hazırdır.
Sezgisel Güç
Günümüzde ortak mutluluk hedeflerine o kadar çok maruz kalırız ki; beş adımda ulaşabileceğimizi umut ettiğimiz formüllerde evrensel huzurlu yaşam tariflerini buluruz. Anlamdan uzaklaşmış kısa yoldan mutluluğu ve başarıyı bulacağımız listelerle karşı karşıya kalırız, asıl görmemiz gereken yerin zaten hali hazırda bizi mutsuzluğa iten bakış açımız olduğuna inanmak istemeyiz.
Unutmamak gerekir ki; çözüm sorunun olduğu yerden çıkar, görebilmek içinse problemin bütün ayrıntılarını keşfetmek gerekir. Bakış açımızı yalın ve yüzeysel bir tatmine çevirirsek eğer, oradaki deneyimi yaşama şansından uzaklaşmış oluruz. Hissettiklerimize önem vermek, öz şefkati beraberinde getirir. Öz şefkat ise öz sevgiyi. Ve dünya kendiliğinden bambaşka bir hal alır.
Öte yandan bakamadığımız açıyı benimsemeye çalışarak kendi sistemimize bir kez daha karşı çıkmış oluruz. Ve yine bir zihin tartışması ile baş başa kalırız. Oysa ki zihin sağlığının en önemli bağışıklık kaynaklarından biri olarak kabul edildiği bugünlerde, bireylerin meditasyona ve nefes çalışmalarına artan ilgisinin sebebi de zihinleriyle ve kendileriyle barışma arayışıdır. Bu iyileşme, düşüncelerin mümkün mertebe farkında olarak gelir.
“Farkında olarak” gelir; çünkü düşüncede yaratılmak istenen herhangi bir değişiklik sınırlamasıyla yine zihnin içine girilir ve bedenin yaratacağı özgürlük deneyimlenemez. Bakış açısı değişimine de bu perspektiften bakılırsa, yerleşik kalıpların ve düşünce sisteminin en kolay değişiklik gösterdiği yol nefes egzersizidir. Tüm egzersizlerin faydası nefesinize ne kadar odaklandığınızla ölçülür, zihninizi ne kadar yönettiğinizle değil. Zihni kontrol etmek yerine bedeninizin söz almasına izin verirseniz, düşüncelerinizde kendiliğinden bir dönüşüm olacaktır.
Bakış Açısını Mı Sezgiler Mi?
Sezgi (bilişsel algı) kişinin sahip olduğu doğal bilgi kaynağı olarak ifade edilebilir. Carl Gustav Jung’un düşünce ve sezgiyi ayırt etmemize yardımcı olacak tanımları bulunmaktadır. Konuya yardımcı olacak şekilde özetlemek gerekirse; duyular dünyadan haberdar olma yolumuz, düşünceler dünyanın zihinde canlanması, his iyiyi ve kötüyü ayırt etme yetisi, sezgi ise tüm bunların sonucunda edindiğimiz farkındalıktır.
başarılı olmak, hedef belirlemek ve bunları sürdürülebilir kılmak zihnin esnekliğiyle ilgilidir. i̇çinde bulunduğu durumu algılamak ve yorumlamak kesinlikle bir düşünce mekanizmasının başarısıdır. ancak tüm bunlar meydana gelirken, kişi bir süre sonra iç sesini dinlemekten uzaklaşabilir. i̇çerideki duygunun insana anlatmak istediği bir şey olabilir. eğer bakış açısı değişikliğinde sadece zihni yönetmekle ilgili çalışılıyorsa duygu altta kalacaktır, beyin sadece tekrar ettiği sözcük öbeğini değiştirecektir. kişinin taşıdığı olumsuz duygular bedeninde psikolojik bir rahatsızlık olarak yer edecektir.
Bakış açısı doğruluğu evrensel olarak kanıtlamış noktaları işaret eder, sezgi ise yaratıcılık barındırabilir. Mihaly Csikszentmihaly uzun yıllar boyunca mutluluğu araştırır ve sonucunda akış teorisini bulur. Teoriye göre; bireysel yeteneklerin gerçekleştirilmesi ve neredeyse dünyadan kopma hali kişinin kendini gerçekleştirdiği anda gizlenir. Akış halinde olduğumuz an çoğunlukla sezgilerimiz konuşur, zihin bir süreliğine hükümdarlığını beden ve ruh ile paylaşır ve sadece yaratıcılık devreye girer.
Sezgilerini Dinle Ama Nasıl?
Sezgilerin farkında olmak sürekli zihnini dinleyen ve doğruyu arayan insanlar için kolay olmaz. Kendisinin, çevresinin gerçek anlamda farkında olması gerekir. İçindeki otoriteye izin vermek ve en önemlisi ona güvenmek zaman alır. Ruh, beden ve zihin beraber var olsa da sezgisini dinlemeyen zihin çoğu zaman günü kurtarmak ve güvende kalabilmek için işleyişini sürdürür. Bedenini dinlemeyi unutan vücutlar da sezgilerini ve içgüdülerini bulmakta zorlanabilirler. Felsefedeki adı entüisyonizm olarak da bilinir. Kalp gözünün açık olması kişiye mantığıyla kavrayamayacağı gerçeklikleri bile getirir der. Literatürde yer alsa bile tartışmalı bir kavram olarak değerlendirenler de olmuştur.
Tüm kişisel çalışmalar, bir kazanım elde etmek için başlar. Bu kazanım genelde olduğunu zannettiği kişiden, asıl olduğu haline yönelmesiyle kendini gösterir. Bakış açısını değiştirme gayreti de olduğu durumdan memnun olmayan insanın ilk etapta başvuracağı dönüşüm yoludur. Meditasyon, nefes teknikleri, koçluk çalışmaları, bireysel veya grup terapileri, bibliyoterapi, aile terapisi, oyun terapisi uygulanan tüm çalışmalar subjektif bakış açısı sağlar; ve bu farkındalık duyguların, duyumların ortaya çıkışıyla tüm bedenin devreye girmesiyle oluşur.
Kendi sistemiyle barışık halde bir dönüşüm gerçekleştirmesi için de bedenini, içsel bilgeliğini her zaman göz önünde bulundurması gerekir. Bakış açısı öznelliğe saygılı olunduğunda kendiliğinden değişebilir. Ya da kendi vücut sistemine sahip çıkan kişinin bakış açısını değiştirmesine gerek yoktur. Kişiye özgü yetkinlikler, güçlü- zayıf yönler genelde farkındalık çalışmasıyla ortaya çıkar ve bakış açısı kendiliğinden değişir. Sezgi ve düşünce sistemi birbirini etkiler; yalnız kişideki değişim ve hayatı yorumlama biçimi; kişinin sezgilerinden uzaklaşmasıyla değil, onların bilincinde olarak gerçekleşir.
Uluslararası İlişkiler mezunu, perakendenin marka yönetimi ve ithalat departmanlarında görev aldı. Özel sektör deneyiminden sonra insan gelişimine yönelerek; nefes teknikleri, beslenme ve yaşam koçluğu üzerine eğitimler aldı. Bireysel ve kurumsal nefes eğitmenliği yaptı. Bir süredir güçlü yönler ve meslek seçimiyle ilgili eğitimler alıyor.