Sinemacılar Dönemi Nedir?
Dönem Adı | Tanımı | Öncü İsimler |
---|---|---|
Sinemacılar Dönemi | 1952-1963 yılları arasında Türk Sinemasında yaşanan gelişmeler ve değişimlerle ayırt edilen dönem. Bu dönemde sinema, halkın günlük yaşamının bir parçası haline gelmiştir. | Ö. Lütfi Akad, Metin Erksan, Atıf Yılmaz, Osman F. Seden, Memduh Ün |
Ö.Lütfi Akad Dönemi | Sinemaya 1948'de 'Vurun Kahpeye' ile başlamış ve Ayhan Işık’ı üne kavuşturan ‘Kanun Namına’ filmini çeken yönetmen, Türk Sinemasına önemli katkıları olan bir dönemin öncüsüdür. | Ö. Lütfi Akad |
Metin Erksan Dönemi | Eleştiri yazılarıyla sinemaya başlayan Metin Erksan, 1958 yılında çektiği ‘Dokuz Dağın Efesi’ ile dikkat çekmiştir. Yönetmenin politik sinemanın örneklerinden olan 'Susuz Yaz' filmi Berlin Film Festivali'nde Altın Ayı ödülünü kazanmıştır. | Metin Erksan |
Atıf Yılmaz Dönemi | 1950’de sinemaya adım atan Yılmaz, bu dönemde çektiği birçok filmle üretkenliğini ortaya koymuştur. Kadın odaklı filmlere ağırlık vermesiyle tanınan Atıf Yılmaz, kendini sürekli yenileme telaşında olan bir yönetmendir. | Atıf Yılmaz |
Osman F. Seden Dönemi | Osman F. Seden | |
Memduh Ün Dönemi | Memduh Ün | |
Nevzat Pesen Dönemi | Nevzat Pesen | |
Orhan Elmas Dönemi | Orhan Elmas | |
Ertem Göreç Dönemi | Ertem Göreç | |
Tiyatrocular Dönemi | Sinemacılar Döneminden önceki dönemdir. Bu dönemde sinemanın dili daha tiyatro odaklıdır ve toplumsal bakış açısıyla yazılmış öykülere yer verilmektedir. | Muhsin Ertuğrul |
Türk Sinemasını dönemlere ayırmak konusunda yapılan araştırmaların da çoğunlukla işaret ettiği gibi, genel olarak 1952-1963 arası dönem, Türk Sinema tarihinde ‘Sinemacılar Dönemi’ olarak isimlendirilir. Özellikle 1948 yılında gündeme gelen yasal düzenleme ile Türk Sineması açısından sonraki yıllarda önemli etkiler yaratacak süreç başlamış oldu. Özünde ekonomiye ilişkin bir düzenleme olan eğlence alanında yapılan indirim ile kısa süre içinde çok sayıda yeni yapım şirketinin kurulması hızlandı ve çekilen film sayısında niceliksel anlamda artış sağlandı. Her ne kadar ekonomi odaklı bir yasal düzenleme olsa da yansımaları ve kapsama alanları itibariyle geniş bir kesime hitap eden yapısallıkta işleyişe sahip oldu.
Öte yandan, savaş sonrası dünya konjonktürüne bağlı olarak Türkiye’nin de kendi çapında yaşadığı ekonomik gelişme hızı ve halkın yaşam standartları ve tarzındaki önemli değişim süreci de bu dönemin toplumsal anlamda yaşanan unsurları idi. Savaşın yarattığı ekonomik ve psikolojik çıkarımlardan kurtularak gelişme ivmesini yakalamayı amaçlayan her ülke gibi Türkiye de her alanda kalkınmayı hedef haline getirerek topyekün bir gelişme/ilerleme süreci içerisine girmiştir. Bir eğlenme biçimi olarak sinema da bu gelişme/ilerleme hedefinden payını alarak, kitlelerin gündelik yaşam kültürünün zamanla ağırlığı ve önemi giderek artan bir parçası haline gelmiştir. Sinemacılar Dönemi de işte bu kolektif gelişme hedefinin önemli bir parçası olarak Türk Sineması’nda yeni bir dilin, duygunun, anlayışın ve tekniğin ortaya çıkıp, sonraki dönemlere ışık tuttuğu bir dönem olarak varlığını ortaya koymuştur.
Sinemacılar Döneminin Öncü Yönetmenleri
Sinemacılar Dönemi içinde yer alan yönetmenler; bir önceki dönem olan Tiyatrocular Döneminden farklı olarak, sinemanın kendine ait bir dilinin oluşmasında önemli katkılar sunan filmlerle Türk Sinema tarihi içerisinde önemli bir zamana işaret etmektedir. Muhsin Ertuğrul öncülüğünde tiyatronun baskın anlayışı ve dilinden daha sinematografik anlatıma geçişin önemli örneklerinin verildiği bu dönemde, toplumsal bakış açısıyla yazılmış öykülere, hikayelere yer verilmiştir. Sinemacılar Döneminin öncü yönetmenleri arasında Ö. Lütfi Akad, Metin Erksan, Atıf Yılmaz, Osman F. Seden ve Memduh Ün sayılabilir. Söz konusu öncü yönetmenlerin yanında Nevzat Pesen, Orhan Elmas ve Ertem Göreç gibi isimler de Türk Sinemasına yaptıkları katkılar ile anılmalıdır.
Ö.Lütfi Akad
İstanbul Yüksek İktisat ve Ticaret Okulunu bitirdi. Birçok dergide yazılar yazdıktan sonra, 1946 yılında Şakir Sırmalı’nın yönettiği ‘Domaniç Yolcusu’ adlı filmin yapım yönetmenliğini üstlenerek sinemaya adım attı. 1948 yılında ‘Vurun Kahpeye’ adlı filmle yönetmenliğe başladı. 1953 yılında gerçek bir cinayetten yola çıkılarak çekilen ve Ayhan Işık’ı üne kavuşturan ‘Kanun Namına’ filmini çekti. Yaşar Kemal, Atilla İlhan ve Ömer Seyfettin gibi yazarlardan uyarlama senaryolar yazarak birçok film çekti.
‘Hudutların Kanunu’ / ‘Ana’ / ‘Kızılırmak Karakoyun’ filmleri ile ‘Anadolu Üçlemesi’ni tamamladı. Ardından ise, ‘Gelin’ / ‘Düğün’ / ‘Diyet’ filmleri ile ‘İç Göç Üçlemesi’ni yaptı. 1964 ile 1974 arasında orman/çevre/yeşillik temalı belgesel filmlere imza attı.
Metin Erksan
Sinema ile olan ilişkisini önce sinema eleştirmenliği ardından da Çetin Karamanbey’in asistanlığını yaparak kuran ve Türk Sineması’nda kendine özgü anlatımı ile dikkat çeken Metin Erksan’ın ilk başarılı yapıtı 1958 yılında çektiği ‘Dokuz Dağın Efesi’ olmuştur. Erksan’ın bu döneme ait dikkat çeken bir diğer filmi de 1960 yılında çektiği ‘Gecelerin Ötesi’ filmi olmuştur.
Erksan’ın 1962 yılında çektiği ‘Yılanların Öcü’ filmi ise; yine bir edebiyat uyarlaması olarak Fakir Baykurt’un aynı adlı romanından uyarlanan başarılı bir yapımdır. Yönetmenin 1963 tarihli filmi ‘Susuz Yaz’, senaryoda barındırdığı kuvvetli siyasi taşlamaları ile politik sinemanın ender örneklerinden biridir. Ülkemizde gösterimi uzun süre yasaklanan film, Berlin Film Festivali'nde Altın Ayı ödülünü kazanarak Türk Sineması’nı dünyaya duyuran önemli bir başarıya imza atmıştır.
Atıf Yılmaz
Sinemacılar Dönemi’nin en önemli yönetmenlerinden biri olduğu kadar, film ürettiği yıllar boyunca farklı konu ve türleri denemekten çekinmeyen cesur ve kendini sürekli yenileme telaşında olan da bir isimdir. Sinemaya 1950 yılında Semih Evin’in asistanı olarak başlayan Yılmaz, ilk filmi olan ‘Kanlı Feryat’ı 1952 yılında çekmiştir.
Bir yandan, Esat Mahmut Karakurt, Kerime Nadir ve Orhan Hançerlioğlu gibi isimlerin romanlarını sinemalaştırırken, diğer yandan ise, Vedat Türkali, Kemal Tahir ve Yaşar Kemal gibi Türk Edebiyatının usta kalemlerinin romanlarında sinemasına kaynak arayan Atıf Yılmaz, bu dönemde çektiği birçok filmle üretken tavrını ortaya koymuştur. Bu filmler içinde ‘Gelinin Muradı’ (1957), ‘Bir Şoför’ün Gizli Defteri’ (1958) ve ‘Bu Vatanın Çocukları’ (1959) özellikle öne çıkan yapımlardır. Ayrıca Atıf Yılmaz sonraki dönemlerde kadın odaklı filmlere ağırlık da vermiştir.
Osman F. Seden
Kemal Film’in kurucularından Kemal Seden’in oğlu olması nedeniyle daha çocukluk yıllarından başlayarak sinemanın içinde olan Osman F. Seden, Kemal Film ile çalıştığı yıllarda Ö. Lütfi Akad’ın hem senaryo çalışmalarına katılarak hem de asistanlığını yaparak ilk deneyimlerini edinmiştir. Bu birliktelik ve ilk yıllarında Akad ile yollarının kesişmesi nedeniyle Seden’in ilk filmlerinde Akad’ın sinemasal bakışına rastlanır. Osman F. Seden’in filmleri için bir başka esin kaynağı da, aksiyon dolu Amerikan filmleri olmuştur. Filmlerinde biçimciliği her zaman daha önde olan Seden’in bu dönemde çektiği filmler arasında ‘Düşman Yolları Kesti’ (1959), ‘Namus Uğruna (1960) ve ‘İki Aşk Arasında’ (1961) isimli yapıtlarını saymak mümkündür.
Memduh Ün
Sinemaya 1946 yapımı ‘Damga’ filmiyle oyuncu olarak başlayan Memduh Ün, film yönetmenliğine ise sıradan sayılabilecek melodramlar çekerek başlamıştır. 1958 yılında çektiği ‘Üç Arkadaş’ filmi, Ün’ün güçlü sinemacı kişiliğinin habercisi gibi okunmuştur. Ardından çektiği ‘Ateşten Damla’ ve ‘Ayşecik’ filmleri ile Orhan Kemal’in ‘Devlet Kuşu’ isimli romanından uyarlanan ‘Avare Mustafa’ (1961) filmleri ile Türk Sinemasında kendine özgü bir yer edinmiştir. Memduh Ün’ün bu dönemdeki başarılı çalışmalarından biri olan ‘Kırık Çanaklar’ (1960) filmi, birçok ödül kazanan başarılı bir yapımdır.
Sinemacılar Dönemi, Türk Sinema tarihinde özel bir yere sahiptir. bu dönem içerisinde çok partili döneme geçişin siyasi ve ekonomik belirsizlikleri içinde her ne kadar güçlü bir sinema endüstrisinin oluşması sağlanamadıysa da; türk sinemasının kendine has bir dilinin oluşması anlamında temellerin atıldığı yapımlar çekilmiştir. dönem içinde film üreten yönetmenlerin kısıtlı ekip ve az bütçe ile çektikleri filmlerin özellikle uluslararası yarışmalardan ödül almaları da, türk sinemasının dünya sineması içinde farkındalığının oluşması ve dikkate alınması konusunda çok etkili olmuştur. bir önceki dönemin tiyatro ağırlıklı biçimsel yapısı ve içeriği de bu dönemdeki yönetmenlerin çabaları ve filmleri ile aşılmaya başlanmıştır.
Dr. Özgür Yılmazkol
Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo-tv ve Sinema bölümü mezunu. Aynı üniversitede doktora eğitimini tamamladı. Editörlüğünü yaptığı medya/sinema kitapları ve senaryosunu yazdığı belgesel, kısa film ve dizi senaryoları bulunmaktadır.