Sinemanın Türkiye'de Başlangıç Yılları
Yıl | İlgili Olay | Detaylar |
---|---|---|
20.yy'ın başları | Sinemanın Türkiye'ye girişi | Sinematograf Türkiye'ye giriş yaptı, ancak görüntülerin peliküle kaydedilmesi için 20 yıl beklenildi. |
14 Kasım 1914 | İlk Türk filmi | Fuat Bey'in Ayestafanos'ta Rus Anıtı'nın yıkılışını görüntülemesi ilk Türk filmi olarak kabul edilir. |
1915 | Merkez Ordu Sinema Dairesi'nin kurulması | 1. Dünya Savaşı sırasında Enver Paşa'nın talimatıyla Osmanlı ordusunda sinema kolunun kurulması |
1917 | İlk konulu Türk filmi | Molier'in 'Zoraki Nikah' adlı eserinden uyarlanan Himmet Ağa'nın İzdivacı kayda geçmiştir. |
Aynı dönemler | Müdafaa-i Milliye Cemiyeti çalışmaları | Cemiyetin Sedat Simavi ve Hikmet Hamdi çabalarıyla film çekim çalışmalarına başlaması. |
1919 | İlk roman uyarlaması | Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın yazdığı, Ahmet Fehim Efendi'nin yönettiği 'Mürebbiye' filmi |
1918 | İlk tarihsel film denemesi | Gazeteci Sedat Simavi'nin yönettiği 'Alemdar Mustafa Paşa' filmi |
1917-1922 | Malul Gaziler Cemiyeti dönemi | Savaş sebebiyle ekpimanın Malul Gaziler Cemiyeti'ne devredilmesi, 'Mürebbiye' filmi |
1919 | İlk sansürlenen film | Ahmet Fehim Efendi’nin yönettiği Mürebbiye filmi işgal kuvvetlerinin sansürüne uğrayarak yasaklandı |
20.yüzyılın ilk yarısı | Türk sinemasında uyarlamalar | Faruk Kenç, Turgut Demirağ, gibi yönetmenlerin çeşitli yazarların eserlerini sinemaya uyarlaması |
Türk Sineması olarak pelikülün üzerine görüntünün kaydedilmesi için, sinematografın ülkemize girişinden sonra yirmi yıla yakın bir süre beklemek gerekmiştir. Bu bekleyişin çeşitli sebepleri vardır kuşkusuz. Bu sebepler arasında sinemaya kurumsal bir anlayışla yaklaşılıp bu şekilde bakılmaması, yerleşik bir salon düzenine geçilmemesi ve sinemacılığın/sinema etkinliğinin bir azınlık etkinliği olarak algılanması sayılabilir. Tüm bunların yanında asıl etken, sinemanın batı merkezli bir eğlence tarzı olduğu için, toplumun bazı kesimlerince olumsuz çağrışımlara sebep olmasıdır.
İlk Türk Filmi Sorunsalı
İlk Türk filmi, genel bir anlayışa göre bir belge filmidir ve 1. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla çekilir. Osmanlı İmparatorluğu Almanya ile birlikte savaşa girer ve Rusların 1876-1877 savaşları anısına Yeşilköy’de (Ayestafanos) diktikleri anıt, o günlerin coşkusu ve heyecanı ile yıkılır. Daha önce sinema salonu işletmeciliği yapan Fuat Bey (Uzkınay), bu esnada yedek subay olarak askerliğini yapmaktadır. Anıtın yıkılışını 14 Kasım 1914’te kayda alır ve böylece: “Ayestafanos’taki Rus Abidesinin Yıkılışı” filmi ortaya çıkar.
Bu filmin peliküldeki varlığından ziyade bir isim olarak sadece kağıt üzerindeki varlığı, yıllar sürecek şaibeli bir ilk film olma tartışmasının da fitilini ateşler. Bu şaibeli anlayışı besleyen ve güçlendiren düşünce ise; bazı sinema tarihçilerinin filmin çekilmiş olduğuna dair net bir bilginin olmadığını belirtmeleri, filmin hiçbir kopyasına ulaşamama ayrıca Manaki kardeşlerin çekmiş olduğu çeşitli filmlerin bugün halen Selanik’te bir arşivde bulunuyor olması olarak sayılabilir.
Tüm bu belirsizlikler ve bilinmeyenlere rağmen Türk Sineması’nın başlangıcı olarak ilk filmin tarihi olan 14 Kasım 1914 tarihi kabul edilir. Sinema yazarı Burçak Evren, filmin somut olarak bulunmamış olmasına rağmen, filmin yapıldığı yılın sembolik de olsa Türk Sinemasının başlangıcı olarak kabul edildiğini ifade eder.
1.Dünya Savaşı yıllarında Alman ordusundaki sinema kolunun yaptığı etkinliklerin propaganda konusundaki gücünü farkeden Enver Paşa, aynı sistemi Osmanlı ordusunda da uygulamak ister. Böylece 1915 yılında kurulan “Merkez Ordu Sinema Dairesi”, Sigmund Weinberg’in başkanlığında çalışmalarına başlar. Bu arada Fuat Uzkınay da Weinberg’in yardımcılığına getirilir. İlk zamanlar belge filmleri çekilir. Sonradan konulu filmlere geçilir. Gerekli izinler alındıktan sonra Molier’in ‘Zoraki Nikah’ adlı eserinden uyarlanan ‘Himmet Ağa’nın İzdivacı’ (1917), ilk konulu Türk filmi olarak kayda geçer.
Müdafaa-i Milliye Cemiyeti
Aynı tarihlerde ‘Müdafaa-i Milliye Cemiyeti’ de Almanya’dan çeşitli teknik ekipmanlar getirterek film çekim çalışmalarına başlar. Cemiyet, Sedat Simavi ve Hikmet Hamdi’nin çabalarıyla Mehmet Rauf’un piyesinden bir uyarlama yapım "Pençe" ve hakkında çok fazla bilgiye sahip olunmayan "Casus" adlı birer film çekerler. Muhsin Ertuğrul’un "Her Türk vatandaşını utandırdı" diye yorumladığı söz konusu bu film, içinde cinsellik unsurunu kullanan ilk yapım olarak da kabul edilir.
Malul Gaziler Cemiyeti
Ateşkes sebebiyle cemiyetin malvarlığının düşmanın eline geçme olasılığı doğunca, tüm sinema ekipmanları, "Malul Gaziler Cemiyeti" isimli bir başka derneğe devredilir. Fuat Uzkınay’ın kameramanlığını, Ahmet Fehim Efendi’nin de yönetmenliğini yaptığı "Mürebbiye" filmi, bu dönemde çekildi. Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın aynı adlı eserinden uyarlanan film, ahlak dışı davranışlar sergileyen batılı/ecnebi bir kadın etrafında şekilleniyordu. Böylesi bir dönemde kötü resmedilen bir kadın üzerinden işgal kuvvetlerine karşı gizli de olsa bir tepkinin görsel ifadesi kullanılınca; filmin Anadolu’da gösterimi işgal kuvvetlerinin sansürüyle karşılaşarak yasaklandı. Böylece "Mürebbiye" filmi, sansüre uğrayan ilk filmlerden birisi olarak sinema tarihine geçti. Bu sebepten dolayı ‘Mürebbiye’ filmi, Anadolu seyircisi ile hiçbir zaman buluşamadı.
Türk Sinemasında İlkler
İlk roman uyarlaması Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın yazdığı, Ahmet Fehim’in 1919 yılında yönettiği “Mürebbiye” filmidir. Mürebbiye uyarlaması çok tiyatral olduğu için eleştirilmiştir. Bu haklı eleştiri, yapımın ilk uyarlama olduğu gerçeğini değiştirmese de, sinema sanatından ziyade tiyatroya daha yakın duran bir yapım olarak öne çıkmaktadır.
Faruk Kenç’in Vala Nurettin’den uyarladığı “Yılmaz Ali “ve Turgut Demirağ’ın Reşat Nuri Güntekin’den uyarladığı “Bir Dağ Masalı” filmleri, Muhsin Ertuğrul’un çalışmalarına kıyasla sinemasal anlatıma daha yakın durmaktadır. Kerime Nadir-Halide Edip Adıvar-Esat Mahmut Karakurt -Muazzez Tahsin Berkant - Reşat Nuri Güntekin-Vala Nurettin eserleri senaryolaştırılıp filme alınan yazarlardan bazılarıdır.
Türk sinemasında Osmanlı’yı içeren ilk tarihsel film denemesi olarak, 1918 yılında gazeteci Sedat Simavi’nin yönettiği “Alemdar Mustafa Paşa” filmi karşımıza çıkar. O yıllarda bir tiyatro sanatçısı olan Muhsin Ertuğrul, tarihi kişiliklerin sinemaya uyarlanmasına karşı çıkmaktadır. Filmin çekimlere başlandığı ilk günlerinde Simavi’yi arayarak: “Medarı iftarımız olan büyüklerimizin ruhunu incitmesek” der. Ayrıca 1919 yılında tiyatrocu Ahmet Fehim ve Fazlı Necip’in yönettikleri “Binnaz” filmi de, Osmanlı döneminde çekilen bir diğer tarihsel filmdir.
Dünya sinemasında olduğu gibi güldürü filmlerinin serüveni, Türk sinemasının ilk yıllarında ortaya çıkar. Türkiye’ye gelen Romanya uyruklu Polonya yahudisi Sigmund Weinberg tarafından 1916’da çekimine başlanıp 1918 yılında Fuat Uzkınay’ın tamamladığı “Himmet Ağanın İzdivacı” ile çekimi yarım kalan “Leblebici Horhor Ağa”, Türk sinemasının ilk güldürü denemeleridir.
Cemiyetin çevirdiği bir diğer film, 1919 yılında Yusuf Ziya Ortaç’ın bir oyunundan uyarlanan ‘Binnaz’dır. Dernek daha sonra, bir Fransız tiyatro oyununun Türkiye uyarlamasını çekti. Beceriksiz bir memur tiplemesi olarak Bican Efendi rolünü canlandıran aktör, Şadi Karagözoğlu ardarda üç film çekti: ‘Bican Efendi Mektep Hocası’, ‘Bican Efendi Vekilharç’ ve ‘Bican Efendi’nin Rüyası’ (1921). Böylece Türk Sineması ilk tipini yaratmış oldu. ‘Şarlo’yu andıran ‘Bican Efendi’ tipi halk tarafından tutulup sevildi.
Ordu Film Alma Dairesi Kuruluyor…
Kurtuluş Savaşı’nın sonuna doğru Ankara Hükümeti yeni Türk Ordusu bünyesinde bir ‘Ordu Film Alma Dairesi’ oluşturdu. Malül Gaziler Cemiyeti’nin elinde bulunan teknik ekipmanlar, kurulan yeni yapıya aktarıldı. Ordu Film Alma Dairesi, düşmanın kaçarken yaptığı zulmü ve vahşeti filme aldı ve sonra çekilen görüntüler kurgulanarak 1922 tarihli ‘İstiklal’ belgeseli ortaya çıktı.
1914-1922 yılları arasındaki Türk Sinemasının temelini oluşturan yapımlara genel olarak bakıldığında, dönemin yapım özelliklerini şu şekilde sıralamak mümkündür:
Filme alınan eserlerin tamamına yakını edebiyattan ya da tiyatro eserlerinden uyarlamadır. Bu sebepten dolayı sinemanın kendine özgü anlatı dilini bulabilmesi zaman almıştır.
Üstüste yaşanan savaş gerçeği sadece ekonomik olarak değil kültürel olarak da geri kalmışlık duygusunu doğurmuş, Müslüman yapıdan kaynaklı batıya ve batıdan gelen herşeye şüpheyle yaklaşma dürtüsü, sinemanın daha ilk yıllarında sansür gerçeğiyle karşılaşmasına neden olmuştur.
Teknolojik gelişmeleri çok geriden takip eden savaş ertesi zamanlarda üretilen filmler, içerik konusunda olduğu gibi biçim olarak da (teknik detaylar, görsel zenginlik vb.) eksikleri olan yapımlardır.
Türk Sinema Tarihine Bakıldığında İlk Türk Filmi Hangisidir?
Fuat Uzkınay’ın 1914 tarihinde filme aldığı ‘Ayestafanos’taki Rus Abidesi’nin Yıkılışı’ isimli belge filmi ilk Türk film olarak kabul edilir. Sinema yazarı Burçak Evren, filmin somut olarak bulunmamış olmasına rağmen, filmin yapıldığı yılın sembolik de olsa Türk Sinemasının başlangıcı olarak kabul edildiğini ifade eder.
Eserleri Filme Uyarlanan Yazarlar Hangileridir?
Kerime Nadir-Halide Edip Adıvar-Esat Mahmut Karakurt -Muazzez Tahsin Berkant- Reşat Nuri Güntekin-Vala Nurettin eserleri filme alınan yazarlardan bazılarıdır.
İlk Roman Uyarlaması Film Hangisidir?
İlk roman uyarlaması Hüseyin Rahmi Gürpınar ile başlar. Ahmet Fehim’in 1919 yılında yönettiği “Mürebbiye” filmidir.
Dr. Özgür Yılmazkol
Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo-tv ve Sinema bölümü mezunu. Aynı üniversitede doktora eğitimini tamamladı. Editörlüğünü yaptığı medya/sinema kitapları ve senaryosunu yazdığı belgesel, kısa film ve dizi senaryoları bulunmaktadır.