Yönetim Düşüncesinin İnsana Bakış Açısı Değişimi Ve Gelişimi
Dönem | Yönetim Düşüncesi | İnsana Bakış Açısı |
---|---|---|
İlk Çağlar | Kölelik Sistemi | İnsan hakları neredeyse yok, özgürlük kısıtlı, işçilerin hakları kısıtlı |
Ortaçağ | Dini Yönetim | İnsanlar dini duygularla yönetiliyor, kilisenin gücü yüksek |
Sanayi Devrimi | Sanayi Yönetimi | Çocuk işçiliği, aşırı iş gücü ihtiyacı, çalışma koşulları kötü |
1800-1900'lü Yıllar | Bilimsel Yönetim Yaklaşımı | Parça başı ücret veriliyor, çıkartılan sonuç önemli |
Hawthorne Araştırmaları | Neo-klasik Akım | Severek yaptığı işten daha çok verim, duygusal faktörler önemli |
Modern Yönetim Düşüncesi | Endüstriyel psikoloji, ekip çalışması | İş tatmini, motivasyon, yükselme imkanları önemli |
Personel Yönetiminden İnsan Kaynakları Yönetimine | İnsan hak ve özgürlükleri, sosyal haklar | İnsanın düşünceleri, istekleri önemli, mutlu işçi daha verimli çalışır |
Günümüz | Çalışanların sosyal yaşamları önemli | Çalışanların sağlık ve huzurlu olduğu bir çalışma ortamı sağlanıyor, çalışanların doğum günü kutlanıyor. |
Hayatımızın her alanında olan bir konu YÖNETİM!
Yönetim bilimi hayatımızın içerisinde ilk çağlardan beri olan bir kavram ama özellikle yönetimde ki insan algısı ve bakış açısı, gün geçtikçe değişen bir olgu. Özellikle daha önce personel yönetimi olarak gördüğümüz birçok uygulamanın şimdi çalışanlar açısından daha da artı hale getirilerek “İnsan Kaynakları Yönetimi” ne dönüşmesi, hayatın bize neler getirebileceğinin apaçık bir örneğidir. Sizin için genel olguları toplayarak, tarihsel anlamda bir derleme yapmak istedim.
İlk çağlara baktığımızda insanlar arasında ciddi sınıf farklılıkları olduğunu ve köleliğin yaygın olduğunu görüyoruz. Zaten köleliğin özgürlüğü kısıtlanmış ve hiçbir hak iddia edemediğini biliyoruz. Uzun yıllar kölelik sisteminin devam etmesi, sonrasında tarımda alanlarında kullanılan ve çok kısıtlı haklara sahip olan işçilerin rahata ermesi maalesef uzun yıllar almıştır.
Özellikle kadın ve çocuk işlerinin iş güvenliği açısından çok kötü bir süreçten geçtiğini bilmekteyiz.
Ortaçağ döneminde ise, gücün kilisenin elinde oluşu, cennetten yer satma, para karşılığı günah çıkarma hatta ve hatta ülke yönetimlerinin bile savaşlara girmeden kiliseye danışması insanların ne kadar zor bir durumda olduklarını ve dini duygularına sırtlarını yaslayarak güven arayışı içinde olduklarını göstermektedir.
Ancak sonraki yıllarda reformların oluşması, buhar makinesinin bulunmasıyla beraber tarımcılığın azalması ve şehirlere fabrikaların kurulması söz konusu olmuştur. Sanayi devrimi dediğimiz bu süreçte tarım alanlarında çalışan işçilerin, iş gücüne ihtiyaç oluşu sebebiyle şehir merkezine yerleşmesi durumu değiştirmeye başlamıştır. Aşırı iş gücü ihtiyacı çok fazla çocuk işçi olması sorununu doğurmuştur.
Sanayi ve savaşlarla beraber politik akımlarda yenilikler olmuş, ülkelerin yönetim şekilleri ve sınırları değişmiştir. Özellikle Amerika’nın keşfi ile beraber sonraki yıllarda insanların yeni umutlarla beraber büyük göçler gerçekleştirdiğini bilmekteyiz. Robert Owen’ın kendi fabrikalarında uyguladığı ceza yerine ikna yöntemi, özellikle kadın ve çocuk işleri koruma yönetmeliği de insana verilen değerin nasıl arttığının en büyük göstergelerindendir.
1800’lü yılların sonları 1900’lü yılların başlarına geldiğimizde karşımıza Taylor’ un Bilimsel Yönetim Yaklaşımı’nın çıktığına şahit olmaktayız. Taylor tek başına böyle bir kuramı hemen çıkartmadı elbette ki, etkilendiği birçok kişi oldu. Örneğin bir tanesi ekonomist, filozof Adam Smith’ ti. Adam Smith özellikle ahlak felsefesi üzerine yoğunlaşmıştır. Taylor’ da biraz buradan yola çıkarak fabrikalarda insani değerleri sorgulamaya başlamıştır. Bilimsel yönetim yaklaşımının hayatımıza kattığı en önemli özelliklerden biri parça başına ücret sistemi olmuştur. Ancak hepimizin kafasında yer etmiş bu yönetim yaklaşımında insana hiçbir şekilde değer verilmediği düşüncesi konunun derinliklerine indiğimizde böyle olmadığını görmekteyiz.
Frederick W. Taylor, bu yaklaşımı uyguladığı kurumlarda insanları daha çok çalıştıracak bir sistem geliştirdiğini fark ederiz. Prim sistemi de buna bir örnek olabilir. İnsana tam anlamıyla değer verildiğini yine de söylemek mümkün değildir çünkü kişilerin fikirleri önemli değildir, önemli olan yaptığı iş ve çıkardığı sonuçtur. Kurum çıkarı daha önemlidir.
Bilimsel yönetim yaklaşımına, yönetim süreci yaklaşımı ve bürokrasi yaklaşımı ile farklılıklar katılmış olsa da bu dönem “Klasik Yönetim Yaklaşımları” olarak “İnsan” ile ilgili psikolojik hiçbir şey yapılmamıştır.
Sonrasında Elton Mayo ve ekibi “Hawthorne Araştırmaları” dediğimiz 6 farklı deney gerçekleştirerek, Neo-klasik akımı başlatmış ve en sonunda insana sadece akılcı olarak yaklaşmamayı ispatlamıştır. Kişilerin duygularının da işlerine kattığını, severek yaptıkları işten daha çok verim aldıklarını ya da severek çalıştığı ortamda daha çok iş çıkardıklarını kanıtlayıp, insanlara verilen değeri arttırmıştır.
Kronolojik olarak insan kaynakları açısından bir tablo oluşturursak eğer;
Yaklaşık Tarih | İnsan Kaynakları Yönetimi Konuları |
---|---|
M.Ö. 4000 | İlk İş Bölümü ve Uzmanlaşma (Çin) |
M.Ö. 1760-1800 | Ücretlendirme Sistemleri (Hamurabi Kanunları-Babil) |
M.Ö. 400 | Personel Devir Hızı Yüksekliği (Çin) |
M.Ö. 400 | İnsan İlişkileri Yönetimi (Xenophon Cyprus) |
M.Ö. 350 | Uzmanlaşma İlkesinin Açıklanması (Platon) |
M.Ö. 175 | Görevlerin Tanımlanması (Katon) |
M.Ö. 50 | Görevlerin Niteliklerinin Belirleme (Varron) |
1891 | Ödül ve Prim Sistemi (Frederick Halsey) |
1890-1900 | İlk Ayrı Personel Ofisi (NCR Corporation) |
1900 | Bilimsel Yönetim, Personel Yönetimi, Çalışan Ve Yönetim Arasındaki İşbirliği, Yüksek Ücretler, İşçi Ve Yönetim Arasında Görevlerin Dengeli Dağılımı, Fonksiyonel Örgütleme (Frederick W. Taylor) |
1901 | Görevde Prim Sistemi, Yönetimin Beşeri Anlayışı (Henri L. Gantt) |
1910 | Yönetim ve İşçiye Psikolojinin Uygulanması (Hugo Mustenberg), Personele ve Tanıtıma Psikolojinin Uygulanması (Walter Dill Scott), Verimlilik İçin Öğüt, Verimliliğin İlkeleri (Harrington Emerson) |
1913-1914 | İlk Personel Seçimi (I. Dünya Savaşı) |
1918 | Personel Yönetiminde Değişikliğin Mimarı (Meyer Bloomfield) |
1927-1932 | Personel Yönetiminde İnsan Psikolojisinin Önemsenmesi (Hawthorne Araştırmaları-Elton Mayo) |
1930 | Bireysel Motivasyona Dayalı Yönetim Felsefesi (Mary Parker Follett) |
1935 | Sakatlık, ölüm aylığı, işsizlik sigortası gibi kavramlar yürürlüğe konması. Büyük Buhran-Franklin D. Roossevelt) |
1939-1950 | Ek Kazançların Ortaya Çıkması (Giyim, Tatil, Yol vb.) ( 2. Dünya Savaşı ve Sonrası) |
1947 | Örgüt Psikolojisi İçerisinde Beşeri İlişkiler (Rensis Likert, Chris Argyris) |
1954 | Amaçlara Göre Yönetim: Ekip Çalışması ve Çalışanların Yetkilendirilmesi (Peter Drucker, John Duran, George Odiorne)1954Bireyi Motive Eden Faktörleri İnceleyen Çalışmalar ve İhtiyaçlar Hiyerarşisi Yaklaşımı (Abraham Maslow) |
1957 | X ve Y Teorileri (David Mc Gregor) |
1960 | Kalite Kontrolündeki Ekip Çalışması Başarısı (Japonya)1961Başarma İhtiyacı Teorisi (David Mc Clelland) |
1964 | Eğitim Anayasının Çıkması ve Kurumsal Eğitimin İnsan Kaynaklarının Bir Parçacı Olarak Görülmesi (İngiltere) |
1970 | Çift Faktör Teorisi (Frederick Herzberg) Bekleyiş Teorisi (Vroom) Bekleyiş Modeli (Lawler-Porter) |
1978 | Örgütsel Sosyal Psikoloji (Katz-Kahn) |
1981 | Z Teorisi ( W. Ouchi) |
1990 | Personel Güçlendirme (Em-Judith Vogt, Knneth Murrel) |
1990 | Başarı Karnesi-Balanced Score Card (Robert Kaplan, David Norton) |
1993 | Öğrenen Organizasyonlar (Senge) |
1998 | Esnek Yönetim (Braham) |
1999 | Kurumsal Yönetim |
bundan sonraki süreçte, modern yönetim düşünceleri ve teknolojik gelişmelerle beraber endüstriyel psikoloji de anlaşılmaya başlanmış, işten alıp, işten çıkarma gibi basit anlamıyla tabir edilen personel yönetimi, hukuk kurallarıyla beraber kişilerin hak ve özgürlüklerini talep edebildiği, sigorta, izin, tatil, emeklilik ve diğer sosyal haklar, sendikacılığın gelişimi, iş güvenliğinin artışı, ekip çalışmalarıyla beraber başarının gelişi, yükselme imkanları, iş tatmini, motivasyonla beraber verimliliğin gelişi ve en önemlisi insanların düşüncelerine, isteklerine önem verilişi ile beraber en başta da belirttiğim gibi insan kaynakları yönetimine dönüşmüş ve insanlar mutlu oldukça üretkenliklerin artmasıyla kurumların dış etkenli bir zarar olmadığı sürece büyüdüğü görülmüştür.
Bugün günümüzde baktığımızda en basit anlatımıyla çalıştığımız şirketler de spor salonlarının olduğunu ya da sosyal anlamda etkinliklerin yapıldığını görüyoruz. Bir insanın doğum gününün bile kurum tarafından kutlanması bize verimlilik adına artı sağlıyorken geçmişe baktığımızda insanların sadece özgürlüklerini istediğini görüyoruz. Unutmamak gerekir ki, ancak ve ancak yönetimin, yönetim bilimcilerin ve yöneticilerin insana verdiği değer sayesinde ayakta kalmaya devam edebiliriz.
İş hayatında başarılı olmanız dileğiyle,
Gazi Üniversitesi Büro Yönetimi Öğretmenliği bölümünden mezun olmuştur. İstanbul Aydın Üniversitesi'nde İnsan Kaynakları Yönetimi/Personel Yönetimi bölümünde yüksek lisans yapmıştır.