Gestalt Kuramı ve İlkeleri
Gestalt Kuramı Bileşenleri | Açıklama | Örnek |
---|---|---|
Gestalt Kuramının Kaynağı | 20. yüzyılda Almanya'da ortaya çıkan ve psişik olayları değişik bir açıdan ele alan bilimsel görüş. | Wertheimer, Kurt Koffka, Wolfgang Kohler gibi isimler Gestalt kuramının öncüleridir. |
Gestalt Psikolojisi | Kaotik bir dünyada anlamlı bir algıya sahip olmanın temelinde hangi kanunların olduğunu araştırır. | Yaşantılar, bütün ve karmaşık olaylardan ibarettir ve bu olaylar, çeşitli faktörlerin belirli biçimlerde örgütlenmesinden meydana gelir. |
Bütüncül Yaklaşım | Gestalt kuramı, parçaların toplamından daha fazlasını içeren bir bütün üzerinde durur. | Bir melodi, onu oluşturan notaların toplamından daha fazladır. |
Bütün Algılama | Bireyin, bir durumu parçalarına ayrıştırmadan bütünlük içinde algıladığı görüşüdür. | Birey, bir resmi parçalara ayrıştırmadan bütüncül olarak algılar. |
Öğelerin Örgütlenişi | Bir durumda parçalara değil, bu parçaların meydana getirdiği biçim ve örüntüye önem verilir. | Bir ev, tuğla, çimento ve kereste yığınından oluşmamaktadır. |
Algılama | Bilişsel bir süreç olan algılama; dikkatin yöneltildiği herhangi bir şey hakkında duyu organları aracılığıyla edinilen bilgilerdir. | Bireyin bir nesnenin rengini, kokusunu, yapısını algılaması gibi. |
Çevrenin Etkisi | Gestalt psikolojisi, her şeyin bir zaman ve uzay ortamı içerisinde oluştuğunu ve bu ortamın etkisi altında anlam kazandığını belirtir. | 2'nin değeri, yanında yeralan 0, nokta, virgül gibi işaretlerle değişmektedir. |
Bireye Genel Bakış | Gestalt psikolojisi, bireyin, bir nesnenin tümünü, parçalarına ayrıştırmaktan ziyade, direk haliyle algıladığını ileri sürmektedir. | Bir ormana baktığımızda, birey ağaçları tek tek incelemek yerine, ormanı bir bütün olarak değerlendirir. |
Gestalt İlkeleri | Algı ve algısal örgütlenmeyi inceler, çünkü bütün, parçaların toplamından daha fazla şey ifade eder. | Örnek ilkeler; yakınlık, benzerlik, süreklilik, şekle veya biçime duyarlılık, kapanıştır. |
Parçaların Toplamı Değil, Bütün | Parçaların toplamı değil, onları meydana getiren bütün önemlidir. | Bir otomobil, sadece tekerlek, motor, koltuk vs. parçaların toplamından ibaret değildir; onların bir araya gelerek oluşturduğu işlevsel bir nesnedir. |
Gestalt Kuramı, 20. yüzyılda Almanya’da ortaya çıkmıştır. Gestalt psikolojisi adı altında psişik olayları değişik bir açıdan ele alan yeni bir görüş olarak ortaya çıktı. Wertheimer, Gestalt kuramı öncülerinden kabul edilir. Davranışçıların ve strukturcuların atomcu görüşüne bir tepki hareketi olarak gelişme göstermiştir. Almanya’da doğan Gestalt kuramı ilerleyen aşamalarda Amerika Birleşik Devletleri’ne kadar yayıldı. Gestalt kelimesinin Türkçe’de tam anlamıyla bir karşılığı bulunmamaktadır. Dilimizde “bütüncül” olarak kullanılmaktadır. Gestalt psikolojisi kaotik bir dünyada anlamlı bir algıya sahip olmanın temelinde hangi kanunların olduğunu anlamaya çalışan bir görüştür.
Gestalt psikolojisi ana fikrinde zihnin kendi kendisini algıladığı şeylerde bir bütün görmeye organize etmesidir. Gestalt psikolojisi, ruhsal olayların bütününe ve örgütüne dikkat çekmiştir. Bu akımdakilere göre yaşantılar, bütün ve karmaşık olaylardan ibarettir. Bu olaylar fiziksel ve psişik, çevresel ve içsel birçok etmenlerin belirli biçimlerde örgütlenmesinden meydana gelmektedir. Böylece meydana gelen bütün, içindeki öğelerin toplamından daha fazla bir şey olmaktadır. Kendine özgü nitelikler göstermektedir. Bunun için yalnızca öğeleri incelemek, bütün hakkında bir fikir sahibi olunmasını sağlamaz.
Örneğin, bir melodi, onu meydana getiren öğeler olan notalardan ibaret değildir. Transpozisyon işlemiyle, yani bir melodiyi başka bir ses perdesine kaydırmakla, aynı melodiyi değişik notalardan çıkarmak mümkündür. Ya da başka bir örnekle bir ev, tuğla, çimento ve kereste yığınından oluşmamaktadır. Gestalt kelimesi Almanca da “şekil, örüntü, biçim” anlamlarında kullanılmaktadır. Yani herhangi bir karmaşık durumda öğelerden çok, öğelerin meydana getirdiği şekil, örüntü ve biçimin önemi bulunmaktadır. Asıl anlam, bu şekil, biçim ve örüntüdedir. Bir davranışı parçalara bölmek onun bütünlüğünü bozmaktadır. Aynı zamanda anlam ve niteliğini de değiştirmektedir.
Bu konuya giriş yaptıktan sonra şimdi Gestalt kuramı ve Gestalt ilkeleri hakkında daha fazla bilgi sahibi olalım.
Gestalt Kuramı Nedir?
Gestalt Kuramı, 1912 yılında Wertheimer’in yazdığı makale ile başlamıştır. Bu kurama göre bütün, parçaların toplamından farklı bir anlam ifade etmektedir. Aynı zamanda birey, bütünü parçalarına ayrıştırarak değil, bütünlük içinde algılar. Gestalt psikolojisi, belirli bir uyarıcıların nasıl gruplanacağını, yapılandıracağını ve yorumlanacağını belirleyen uyarıcı değişkenleri tanımlamışlardır.
Yazının giriş kısmında anlamın aslında şekil, biçim ve örüntüde olduğunu söylemiştim. Bir davranışı parçalarına bölmek, onun bütünlüğünü bozmaktadır. Aynı zamanda anlam ve niteliğini değiştirmektedir. Örneğin, bir nehirde su zerrecikleri her an değişmektedir. Ancak nehir varlığını sürdürmektedir. Bir toplum içerisinde insanlar doğup, büyür ve ölürler. Ama toplum süregider. “Kalem” sözcüğünü “k-a-l-e-m” harflerine böldüğümüz zaman anlamı kalmaz. Doğadaki nesneler ve olaylar da en küçük parçaları değil, büyük parçaları ve bütünü incelendiğinde daha iyi anlaşılabilmektedir.
Gestalt kuramı, herhangi bir durumda ayrı ayrı parçalara değil de, bu parçaların meydana getirdiği biçim ve örüntüye önem vermektedir. Gestalt psikolojisi, hiçbir şeyin boşlukta cereyan etmediğini söyler. Her şey bir zaman ve uzay ortamı içerisinde oluşmaktadır. Aynı zamanda o ortamın etkisi altında anlam kazanır. Örneğin, 2 sayısının önünde ya da arkasında bir sıfır, nokta, virgül bulunmasıyla değeri değişmektedir. Beyaz bir zemin üzerinde kül rengi bir şekil, siyah zemin üzerinde aynı tonda kül renginden daha koyu gözükür. Bu vb. olaylar zaman içinde yan yana ya da arka arkaya gelen olaylar da birbirini etkilemektedir.
Örneğin, sıcak sudan çıkan elimize ılık su, soğuk su gibi geldiği halde, buzlu sudan çıkan elimize aynı derecedeki ılık su sıcak gibi gelmektedir. Çok tatlı yendikten sonra yenilen bir meyve, bireye olduğundan daha tatsız gelmektedir. Peki, bu kurama neden ihtiyaç duyulmuştur? Bu soruyu cevaplayabilmek için algı kelimesini incelemek gerekir. Algı; dikkatin yöneltildiği herhangi bir şey hakkında duyu organları aracılığıyla edinilen bilgilerdir. Dikkat edilen şeyin bilince varması durumu da algılamaktır.
Bireyin çevresini nasıl algıladığını, yorumladığını sorgulayan ve bunu açıklamaya çalışan Gestalt kuramı psikologları, bireyin ne kadar çok parçadan oluşursa oluşsun bir nesnenin bütünüyle ilgilendiğini ileri sürmüşlerdir. Yani bütün, parçaların toplamından daha fazla şeyi ifade etmektedir. Gestalt kuramı genel itibariyle bu bilgileri içermektedir. Gestalt psikolojisi hakkında bilgi sahibi olduktan sonra Gestalt ilkeleri nelerdir onları öğrenelim.
Gestalt İlkeleri Nelerdir?
Gestalt ilkeleri, bilişsel süreçler içerisinde algı ve algısal örgütlenme konularına yoğunlaşan ilkelerdir. Kısaca Gestalt kuramı; bütün, onu oluşturan parçaların toplamı değil, daha fazlasını temsil etmektedir. Gestalt kuramı, algılama ve problem çözme süreçleriyle ilgilenmektedir. Bu kuram da algı, bir örgütlenmedir. Öğrenme ile ilgili görüşleri algılama çalışmalarına dayanmaktadır. Algıda örgütlenmenin de ilkeleri bulunur. Bu ilkelere Gestalt ilkeleri denir. Peki, Gestalt ilkeleri nelerdir?
Şekil-Zemin İlişkisi: Algıda seçiciliğe göre insan zihni, şekil ve zemin ilişkisi arasında bir ayrım yapar. Şekil-zemin ilişkisi, dikkatin yoğunlaştığı kısım şekil, diğer kısım ise zemindir. Dikkatin üstüne odaklandığı kısım şekil, şeklin gerisinde kalan, dikkat edilmeyen, algı alanına girmeyen kısım ise zemindir. Bundan dolayı şekil-zemin ilişkisi, mutlak kavramları temsil etmemektedir. Dikkatin yoğunlaştığı noktaya göre şekil-zemin ilişkisi değişebilir. Şekil, zeminden daha dikkat çekicidir. Ancak bazı durumlarda şekil ve zeminin birbiriyle yer değiştirdiği, hangisinin şekil hangisinin zemin olduğuna karar veremediğimiz durumlar oluşabilir. Ama aynı anda her ikisi de eşit olarak algılanamaz. Şekil-zemin ilişkisi, normal şartlarda beyin zemin üzerindeki şekle odaklanır. Ancak bazı durumlarda bu durum değişebilmektedir. Şekil-zemin ilişkisi, çeşitli nesnelerin daha az görülebilir olmasını sağlamak için de yapılabilir. Şekil-zemin ilişkisi genel olarak bu çerçevede anlatılmaktadır. Şekil-zemin ilişkisi ilkesini öğrendikten sonra başka bir ilkeye göz atalım.
Yakınlık İlkesi: Duyusal anlamda birbirlerine yakınlık duyan uyarıcılar bir küme olarak algılanmaktadır. Örnek olarak müzikteki ritim algılaması, zaman içerisinde birbirine yakınlıklarda bulunan vuruşlara dayanır. Yakınlık ilkesi, nesneleri birbirine olan yakınlıklarına göre gruplandırarak algılama eğiliminde olmayı belirtir. Birbirlerine zaman ve mekan bakımından yakın olan öğeler birbirlerine ait ise hatırlanmaktadırlar. Birbirlerine ait değillerse hatırlanmamaktadır. Hatırlama durumu sadece, zaman ve mekan yakınlığıyla ilişkili değildir. Daha geniş bir perspektifi kaplar. Öğelerin birbiriyle ilişkisi de verilmesi oldukça önemlidir.
Benzerlik İlkesi: Bazı duygusal özellikler yönünden benzer olan cisimlerin bir küme olarak algılanması durumudur. Örneğin, aynı yönde giden arabalarla ters yöne giden arabalar kümelenebilir. Şekil, renk, koku, cinsiyet vb. birçok özelliğin birbirine benzeme durumu bakımından kümelenmesidir. Benzerlik ilkesinde görsel uyarıcıların algılanmasında olduğu kadar, işitsel uyarıcıların algılanmasında da önem taşımaktadır.
Tamamlama İlkesi: Duyusal olarak eksik girdi içeren uyarıcıların tam olarak algılanması durumudur. Örneğin bir fotoğraftaki kişiyi tanımak için fotoğrafın yarısını görmek yeterli olur. Zihnimiz geriye kalan eksik parçaları tamamlamaktadır. Yani organizma, bütünlük oluşturan bütün simetrik şekillere, özetle sağlam bir “Gestalta” ulaşmayı amaç edinir.
Süreklilik İlkesi: Belirli bir yönde ilerleyen uyarıcılar bir bütün olarak algılanmaktadır. Aynı yönde ilerleyen noktalar veya çizgiler birlikte gruplanarak algılanır. Örneğin, ütüden çıkıp prize giden kablonun izlenerek anlaşılmasıdır. Algısal alanımız içinde bulunan ve aynı yönde ilerleyen birimler birbirleriyle ilişkili gözükmektedir.
Basitlik İlkesi: Organizma, basit ve düzenli bir şekilde organize edilmiş şekilleri algılamaktadır. Basit ve düzenli bir şekilde organize edilmiş şekiller karmaşık şekillere göre daha kolay algılanmaktadır.
Gestalt ilkeleri yukarıda belirtildiği şeklindedir. Gestalt ilkeleri algılayışımız ile ilgilidir. Gestalt kuramı, sadece şekilleri değil, yaşanılan olayları algılayışımız da bu ilkelere göre gerçekleşmektedir. Gestalt psikolojisi temelinde algılama biçimleri ve değerlendirme süreçlerini barındırır. Bunlar, bütünü parçalardan ayırarak değerlendirme kavramını yani terapiyi oluşturan önemli etkenlerdir. Bu terapinin amacı bireyin toplumla ve yaşadığı çevreyle bütünleşmesini sağlamaktır. Bu noktada Gestalt psikolojisi oldukça önem taşımaktadır.
Birey ve Toplum Davranışları
Gestalt kuramı, bireylere olumlu anlamda yaklaşmaktadır. Ancak bu olumlu yaklaşım bireyleri doğuştan iyi görme şeklinde değildir. Bu kurama göre bireyde hem iyi hem de kötü özellikler bulunmaktadır. Bu kuramda birey, merkezde kabul edilmektedir. Aynı zamanda çevresi ile etkileşiminin kaçınılmaz olduğu da vurgulanır. Bu da birey ve toplum davranışları açısından bizlere ipucu vermektedir. Bireylerin, çevrenin onaylamadığı özelliklerini sahiplenmemesi bu kurama dayandırılmaktadır.
Birey ve toplum davranışları bu kuram da ayrı bir yere sahiptir. Bu kurama göre bireyler ihtiyaçlarını fark etme ve karşılamak için dünyaya gelmektedir. Bu durum da birey ve toplum davranışları hakkında bize bilgi vermektedir. Bireylerin temel aktivitelerini ise sosyal, duygusal ve fiziksel ihtiyaçları oluşturur. İhtiyaçlar birden fazla birey için ortak olabileceği gibi her birey için farklı ihtiyaç şekilleri de olabilmektedir. Ancak ne olursa olsun birey tek başına ihtiyaçlarını karşılama noktasında yeterli değildir. Bundan dolayı çevre ile etkileşimde bulunma zorunluluğu vardır. Bu da birey ve toplum davranışları hakkında bize bilgi verir.
Bu kuram bireyi anlayabilmek için onu bir bütün olarak değerlendirmeyi öne sürmüştür. Ancak birey kendi içerisinde bir bütün olarak kabul edilemez. Birey çevresiyle birlikte bir bütün olarak kabul edilir. Bir bireyde yaşanan değişikliğin bir başkasını da etkilediği savunulmaktadır. Birey ve toplum davranışları için oldukça önemli bir durumdur. Burada birey, karşılıklı olarak birbirine bağlı olan ve birbirini etkileyen bir sistem olarak kabul edilmiştir. Bu kabul ediliş birey ve toplum davranışları alanına da önemli bilgiler kazanılmasında yardımcı olmuştur.
Gestalt psikoloji, sağlıklı bir bireyin ihtiyaçlarını fark etme, onları kabullenme ve karşılamak için gerekli aktiviteleri yerine getirme durumunu barındırır. Ancak bazen yaşanılan kaygı, stres, ihtiyaçların yargılanması vb. durumlarla karşılaşılır. Ortaya çıkan bu ve bunlara benzeyen durumlar ihtiyaçların karşılanmasını engellemektedir. İhtiyacın karşılanmaması durumu ise içsel dengenin bozulmasına neden olmaktadır. Tamamlanmayan ihtiyaçlar kişiyi huzursuz eder. İyimserlik tavrından uzaklaştırır, bireyin gergin, huzursuz, yorgun ve tükenmişlik sendromu yaşamasına neden olur. Gestalt kuramı, ihtiyaçların sorunsuz karşılanamaması durumunu “uyumsuzluk” olarak nitelendirmektedir. Bu durum birey ve toplum davranışları açısından bilgi vermektedir. Aynı zamanda engellerin çözümlenmesi aşaması da terapinin amaçlarını oluşturmaktadır.
İlgili eğitim: Tükenmişlik Sendromu Eğitimi
Sosyal çevrelerine tepki ile yaklaşmayan bireyler uyumlu iletişim yollarını bulabilirler. Bu da birey ve toplum davranışları için uyum konusunu dile getirir. Aynı zamanda uyumlu iletişim yollarını bulan bireyler sosyal farkındalığa da sahip kişiler olarak tanımlanır.
İlgili eğitim kategorisi: İletişim Eğitimleri
Sezer AÇİLER, 19 Haziran 1995 tarihinde Sakarya’da dünyaya geldi. 2018 yılında Sakarya Üniversitesi Sosyoloji bölümünü bitirdi. Gayrimenkul danışmanı, stajyer sosyolog ve Felsefe Grubu öğretmeni olarak çalıştı. Sertifika programlarına katıldı. 2019 yılında İstanbul İşletme Enstitüsünde blog yazarı olarak çalışmaya başladı.