Geleneksel Eğitimden Online Eğitime Dönüşüm
Durum | Geleneksel Eğitim | Online Eğitim |
---|---|---|
Araçlar | Kitap, kalem, defter, tahta | Bilgisayar, tablet, cep telefonu, internet |
Yer ve Zaman | Belli bir mekan ve zaman içerisinde | Her yerde ve her zaman eğitim alabilme imkanı |
Öğrenme Biçimleri | Tek tip öğrenme yöntemleri | Farklı öğrenme biçimlerine uyumlu |
Erşim | Belli bir coğrafyada sınırlı | Global erişim sağlayabilir |
Kaynak Çeşitliliği | Kütüphane ve ders kitaplarına bağımlı | Bilgiye, geniş bir kaynak çeşitliliği ile erişim |
Kişiselleştirme | Bireysel öğrenme stilini desteklemek zor | Kişiselleştirilmiş öğrenme yolları sağlar |
Yaş Sınırlaması | Genellikle belli bir yaş aralığına odaklanır | Yaş sınırı olmaksızın herkese açık |
Ölçme ve Değerlendirme | Manuel, zaman alıcı ve genellikle standart testlere dayalı | Hızlı, otomatik ve kişiselleştirilmiş değerlendirme |
Etkileşim | Öğretmen-öğrenci ve öğrenci-öğrenci etkileşimi sınırlı | Çeşitli araçlarla geniş etkileşim olanağı |
Maliyet | Mekan, materyal ve personel maliyeti gibi giderler içerir | Genellikle daha düşük maliyetli ve ölçeklenebilir |
Eğitim hayatı, anne rahminden çıktığımız an başlayan ve yaşam boyu bitmeyen bir döngü. Ağlamak, ilk bilinçsiz öğrendiğimiz ses çıkarma biçimi. Günlerce, aylarca sadece etrafındaki konuşmaları dinleyerek kelime öğrenmeye çaba gösteren bir bebek düşünün: O sizsiniz.
Konuşmaya ilk başladığınız zamanları sorduğunuzda aynı coşku ve gülüşlerle anlatılır o anılar. O bebeğin, yani sizin çocukluk evrenizi düşünün şimdi; Anne bu ne? Baba bu ne? Abla bunu bir daha anlatır mısın?. Tekrar, tekrar, tekrar…
Doğduğumuzda bilmediğimiz bir dili dinleyerek ve tekrarlayarak öğrendik, ne ilginç değil mi? Şimdilerde yeni bir dil öğrenmeye bu kadar çok alternatif varken ve zorlanırken, bizler elimizde kitap, kalem, defter olmadan sadece duyarak öğrendik.
Daha fazlasını almamız gerektiğinde, toplumun koyduğu kurallara göre hareket etti aile büyüklerimiz. Adına “Okul” dedikleri eğitim yuvalarında devam ettik öğrenmeye. Kendimize ait çevremiz oldu. Konuşacağımız, tartışacağımız, sır tutacağımız yerlerde koca anlar, kalabalıklar oluşturduk.
Okulların belli yaşlarda, belli seviyelerde, bizi farklı kulvarlarda eğiteceğini öğrendik. Öğrenme biçimimizi; Aile, Arkadaşlar, Çevre, Okul, Etüd merkezleri gibi çeşitlendirdik. Hatta farklı öğrenme biçimlerimiz olduğunu farkettik. Dinleyerek kendi dilini öğrenen her çocuğun farklı öğrenme biçimleri ile hayatına devam ettiğini gördük. İşitsel, görsel, dokunsal derken şimdilerde “internet” girdi hayatımıza. Elimizin altına koca bir kaynak verdiler. En geniş öğrenim alanına, en kolay ve mesafesiz öğretim alanı da eklendi artık.
Teknolojinin hayata katkısı günden güne artarken, mesafeleri kısaltarak zaman planlamasını dilediğimizce yapma lüksümüz ve buna bağlı olarak kendimizi yenilememiz ve geliştirmemizin gerekliliği de artmaya başladı.
Bu noktada Online Eğitim Sistemi, çağın en önemli ihtiyacı olan öğrenim ve gelişim için büyük bir önem taşıyacak ve hızla yaygınlaşacaktır.
Büyüme sürecini, teknoloji ile paralel götüren şimdiki nesille bir arada olunca, algı ve kavrayışlarının, uygulamalar ve trend takibinin bizlerden daha iyi olduğunu inkar edemeyiz. Tebeşirli tahtadan, akıllı tahtaya geçişi çocuklarla konuşurken, 80’lik ninelerin bizden daha fazla internet kullanması, bu alanda yaş sınırını da ortadan kaldırdığının göstergesi. Bu durumda, Öğrenmenim yaşı yoktur diyenlere hak vermemek mümkün mü?
Online Eğitim Kimlere Uygun?
Yıllar önce karşılaştığım bir nineden bahsetmek isterim sizlere:
Mersin Tarsus’da, ılık bir bahar ayında arnavut kaldırımlı bir köyde dolaşırken, eski konakların restore edildiği bir yolda bağdaş kurup oturmuş, şalvarlı yaşlı teyzeler ile karşılaştım. Ellerinde torunlarından aldıklarını söyledikleri tabletler vardı. Torunları yanında bir şey gösteriyor ve onlar da dinliyordu.
- Merak ettim, ne yapıyorsunuz? diye sordum.
Teyzeler okuma yazma kursuna başlamışlar, öğretmenleri de başka kaynaklardan faydalanmalarının öğrenmelerini hızlandırabileceğini söylemiş. İçlerinden biri evde bu durumu konuşurken torunu tabletini çıkarmış, internette her şeyin olduğunu bildiğini, ek kaynak bulabileceğini, hatta eğitim videoları bulup onlara izletebileceklerini söylemiş.
- Sonuçta alfabe 29 harf nine, her yerden öğreniyorsun, demişti torunu.
Dersleri olmadığı zamanlarda böyle toplanıp torununun internetten bulduğu okuma- yazma ile ilgili eğitim videolarını seyrediyorlarmış.
bu devirde okuma yazma bilmeyen de var… diye düşünürken, teyzelerden biri -torunum ile daha iyi iletişim kurabilmek için bu kursa gidiyorum, yoksa ne işim var? dedi. şimdiye kadar hiç öğrenmeyi düşünmemiş taa ki torunu olana kadar.
Bir diğeri - kimseye okutmadan… ölmeden kendi gazetemi okumak istiyorum, dedi.
Çocukluğumda internet yoktu. Annemlerin zamanında da elektrik yokmuş. Okul ödevlerini mum ışığında yaptıklarını anlatırdı teyzem, artık onların bile dokunmatik telefonları var. Hızla yayılan bir salgın sanki bu akıllı cep telefonları. Bir tuşla dünyanın diğer ucundaki oğlu ile görüntülü konuşabildiği için çok sevinçli, -ucundan yakaladık dünyayı deyip, yine de uzaklıktan şikayetçi.
Şimdiki çocuklarımız ise inanılmaz bir bilgi havuzunun içinde büyüyorlar. Verilen bir ödev için; araştırmasak da olur, nasıl olsa internette vardır, okula gitmeden bir çıktı alıp hocaya götürürüm, diyen bir nesille birlikteyiz. Onlar klavyeye dokunmanın, kalem tutup- yazmaktan daha kolay olduğunu söyleyen öğrenciler. En korkutucu olanı artık bilmemek değil, maalesef öğrenmekten kaçmak. Evet, internet bilgi almak adına uçsuz bucaksız bir kaynak ama bilgi kirliliği de bu alandaki virüslerden biri. Bu nedenle; internette ulaştığımız her bilgiye inanmaktan ziyade, araştırmak gerekiyor. Yanlıştan doğruyu, kötüden iyiyi, çirkinden güzeli gibi yarattığımız kavramları değerlendirerek, bize en yarar sağlayacak bilgiyi bulup çıkarmamız gerekir.
Bundan 20-25 sene önce, nereye varacağını bilemediğimiz sıra dışı bir sözcüktü İNTERNET. Bilim kurgu filmlerini saymazsak, gelecek bilimi diye bilim bile yok. Peki o zaman bu yazılımcılar nasıl kurguladı bu olmayan bilgileri? nasıl getirdiler oturduğumuz yere kadar? En uzak noktaya ulaşılabilir kıldılar bizi.
Her şeyin başı eğitim. Eğitim ile büyüyor ve gelişiyoruz. Dünyada ulaşabileceğimiz her konu hakkında eğitim ve öğrenim, yazımın baş taraflarında belirttiğim gibi online eğitim ile zaman ve mekandan bağımsız, esnek, kişiselleştirilmiş şekilleri ile elimizin altında.
Bu eğitim şekli geleneksel öğrenime göre, kişiler arasında elbette etkileşim eksikliği yaratmış olacaktır. Fakat bireysel öğrenme isteği, sorumluluk anlayışı içerisinde, farkındalık sağlayacak türden gelişim ve sürekliliği ile zaman içerisinde toplumlara ivme kazandıracak en geçerli sistem olacağına inanıyorum.
Bedenimiz için yemek yemek, su içmek gibi, online eğitim de kendi zihnimiz ve ruhumuz, kişisel gelişimimiz için en çok fayda sağlayabilinecek bir zaruriyet bizler için. Okula gitmeyen, eğitim almayan hiç kimse, eğitim ve teknolojinin ulaşmadığı hiçbir köşe kalmamalı, diye haykıran bir çağdayız.
Belki de çok sonraki nesiller bizi araştırdıklarında, eğitim için okul sıralarında geçen çocukluğumuz hakkında, oturdukları yerden bilgiler alıp, nasıl bir eğitim süreci yaşadığımızı anlamaya çalışacaklar. Yaşam bir döngü, eğer teknoloji ve eğitim güzel değerlendirilebilirse bu döngünün en güzel yerinden yarınlara, uzaklara ışık olacaktır.
Ben Bahar… 2005 model, Kendi dünyamın beyaz ekranından yazıyorum size. Internet olduğu sürece her yerden yazmaya ve paylaşmaya, online öğrenmeye, devam edeceğim.
Anadolu Üniversitesi İşletme bölümünden mezundur. Muğla Üniversitesi Turizm ve Otel İşletmeciliği bölümünde eğitim görmüştür. İstanbul İşletme Enstitü blog bölümünde içerik üretmektedir. Online eğitim, markalaşma, kişisel gelişim alanlarında yazılar yazmaktadır.