Yarın Yaparım Diyemeyeceğiniz İşler
Konu Başlığı | Açıklama | Değişiklikler ve Öneriler |
---|---|---|
Erteleme Hastalığı | Erteleme, bireyin yapılması gereken işleri sürekli erteleme eylemi olarak tanımlanır. | Hastalığın bilinçli olarak farkında olunması ve çözüm yollarının aranması |
Erteleme Hastalığına Yakalananlar | Bireyler genellikle çok yoğun iş yükü altında olurlar ve tüm işleri kısa sürede tamamlamak zorunda kalmaktan kaçınır. | İşleri daha az yoğun ve yönetilebilir parçalara bölmek |
Mükemmelliyetçilik | Başkalarını memnun etmek için her şeyin mükemmel olması gerektiğini düşünen bireyler genellikle erteleme hastalığına yakalanırlar. | Kişisel beklentileri gerçeklikle uyumlu bir seviyeye indirgemek |
Zaman Yönetimi | İyi bir zaman yönetimi, ertelemeyi önlemenin anahtarlarından biridir. | Zaman yönetimi tekniklerini kullanarak görevleri daha verimli ve etkin bir şekilde tamamlamak |
Görev Yükü | Fazla görev almak, erteleme davranışını tetikler. | Görevlerin iş yüküne uygun bir şekilde dağıtılması ve önceliklendirilmesi |
Ertelemeyi Önleme | Ertelemeyi önlemenin en etkili yolu, harekete geçmektir. | Hangi işlerin acil ve önemli olduğunu belirlemek ve bu işlere öncelik vermek |
Eleştiriden Korkma | Eleştiriden korkmak, erteleme hastalığının nedenlerinden biridir. | Eleştiriyi olumlu bir geri bildirim olarak kabul etmek |
Destek | Ertelemeyi önlemek için bir akıl sağlığı uzmanından veya güvendiğiniz birinden yardım alınabilir. | Duygusal ve psikolojik desteğin önemli olduğunu anlamak |
Yarın Yaparım | Ertelemenin bir başka formu da yarını beklemektir. | Yarın yaparım yerine şimdi yapmalıyım demek |
Örnek Senaryo | Biriyle konuşma örneği, bireye stresli bir durumda nasıl tepki verdiği konusunda fikir verebilir. | Baskı altında kalmadan, işleri sakin bir şekilde, planlı ve programlı olarak yapabilmek |
Bir iş günü sonrası hiç iş yapmadığınızı hissettiğiniz günler oldu mu? Hayatınız “Yarın yapacağım.” sözleriyle mi dolu? Eskiden bu halka arasında dolaşan bir ne olduğu bilinmeyen hastalıktı ama artık bilim olaya el koydu ve adını belirledi. Bilim adamları buna “erteleme” diyor. Hastalığın ismi de garip çünkü emir veriyor. “Erteleme!”. Hastalığın tedavisi de hastalığın adında saklı. Ertelemezsen tedavi olursun. Erteleme.
“Bu iş bugün bitmez”
“Önce duşa gireyim sonra devam ederim. Kendimi kötü gibi hissediyorum”
Bunlar “Yarın yaparım.” diyenlerin sözleri. Karar verme yetenekleri çok kötü ve saban yataktan bile çıkamazlar. Muhtemelen bilim adamları halen bu konu üzerinde çalışmaya devam ediyor.
Aslında meselenin çözümü çok basit. Bu kötü alışkanlığa devam edip etmeyeceğinizin kararını siz vermelisiniz. Öncelikle şunu düşünün: Bu erteleme hastalığı bana neye mal oldu? Sürekli ertelediğim için ne kaybettim? İşten çıkarılmanın sebebi işe geç gelmek olabilir mi? Performans sebebiyle işten çıkarıldığını söylediler ama erteleme hastalığın yüzünden işe hep 10-15 dakika geç kalıyordun. Bunları düşün ve yarın için kendine söz ver ve erteleme. Bir kez ertelemezsen bu kötü alışkanlık yerini yeni ve güzel alışkanlığa bırakacak.
Kimler Erteleme Hastalığına (Yarın Yaparım) Yakalanıyor?
Şu an bu konuyu incelerken bile “Yarın yaparım.” diyen insanların olduğu konusunda hemfikiriz değil mi? Yarın yaparım veya yarın hallederim dediğimiz birçok şeyi ya unuturuz ya da yapmaktan vazgeçeriz. Bunun bir üst seviyesi daha var; yarın yapmayı planladığınız şeyi, yarın olduğunda, bir sonraki güne devretmek. Yani yarının, yarınına ertelemek. Bu tam bir kısır döngü.
Bu konudan muzdarip olan kişiler başarısız insanlar değil. Yani eğer “Yarın yaparım.” diyorsanız ve bunu sürekli hale getirdiyseniz bu sizin aptal ve tembel olduğunuz anlamına gelmez. Microsoft’un kurucusu Bill Gates bile bu soruna çözüm bulmaya çalışıyor. “İnsanlar uyumak zorunda kalmasa yapmak istedikleri milyonlarca şey var.” diyor. Çok haklı değil mi? Uyku gibi bir şey hayatımızda olmasa gerçekten de yapacağımız birçok iş var. Ama sorun bu değil. Sorun, yapacağımız şeyleri yine erteleyecek olmamız.
Sürekli çalışmak yetmeyecek çünkü yine yetişmeyecek. Bu hastalığın da bir adı var: “Mükemmelliyetçilik”
Çok yüksek standartlar isteyen ve standartlara dayalı yaşayan insanların kişilik özelliği olduğunu görebiliyoruz. Ek olarak bu tip insanlar genellikle başkalarının fikirlerini merak ederler ve eleştirilmekten de korkarlar.
Mükemmelliyetçiler herhangi bir görevi tamamlama konusunda zorlanabilirler. Çünkü başarı kriterleri yüksektir ve onu yapana kadar işin iyi olduğunu düşünmezler. Başkaları tarafından eleştirilmekten ve yargılanmaktan da korkuyor olabilirler. Bu da hayal kırıklığına uğramamak için bir önlem gibi duruyor. Her şey olabilir. Fakat şu an konumuz olan ve bildiğimiz bir şey olan ertelemek.
Bu rahatsızlıktan muzdarip olanlar için önerilen tedavi bir akıl sağlığı uzmanından yardım almaktır. En azından sizi dinleyecek bir arkadaş olması gerekir.
Şimdi gelelim “Yarın yaparım.” lafından nasıl kurtulacağımıza… Yapmanız gereken ilk şey çok fazla görev almamak. Ne kadar çok görev alırsanız erteleyeceğiniz işler de o kadar artar. Fakat burada iş tanımınızı da gözden geçirin. Çalıştığınız süre içinde yapılabilecek işler varsa ve boş zamanınız kalmıyorsa işleri hızlandırmayı deneyin. Eğer yaptığınız iş haftada 45 saatte tamamlanabiliyorsa zaten kimse size daha fazla iş vermez.
Yarın yapacağım demek yerine size önereceğim bazı öneriler var.
Ertelemenin en iyi yolu harekete geçmektir. İşleri bitirmenin en güzel yolu işe başlamadan önce işin ne kadar süreceğini planlamaktır. Bunun için zaman yönetimi tekniklerinden yararlanabilirsiniz. Hatta Zaman Yönetimi Eğitimi bile sizin için harika bir seçim olabilir. Burcu Ekelik tarafından verilen zaman yönetimi eğitimi işlerinizi bir plan ve program içerisinde yapmanızı sağlar. İhtiyacımız olan zaten bu değil mi?
Yarın yaparım diyemeyeceğiz durumları düşünün.
Şimdi size anlatacağım hikayeyi dikkatlice okuyun ve kendinizi o kişinin yerine koyarak yaşayın.
İlk kez bir seyirciye karşı konuşmak üzeresin. Yüzlerce koltuk var ve hepsi dolu. Seni dinlemeye gelmiş yüzlerce insan var. Çok gerginsin ve nefes alışın değişmeye başladı. Derin bir nefes aldın ve ne söylemen gerektiğini düşünüyorsun. Bu senin tek şansın. Mikrofon elinde ve onları hayal kırıklığına uğratmak istemiyorsun.
Sahne birkaç merdiven yukarıda merdivenden çıkarken boğazını temizliyorsun ve mikrofona doğru eğilip şunu söylüyorsun “Herkese merhaba.”
Herkes ayağa kalktı ve sana bakıyor. Yavaşça alkışlıyorlar ve ardından yerlerine oturdular. Herkesin gözü sende ve söyleyeceklerini merakla bekliyorlar. Sen ise iyice heyecanlandın ve kendi kendine içinden konuşuyorsun. “Bir iş görüşmesi işte! Abartma! Sadece konuşacaksın!” Bu konuşmanın bir iş görüşmesinden farkı olmadığını düşünmeye çalışıyorsun. Sonra tekrar söylüyorsun.
“Herkese merhaba! Benim adım Selin. Bu gece geldiğiniz için teşekkür ederim. Bu konuşma için bir süredir bekliyorum. Bugün burada olduğum için mutluyum. Umarım sizler de keyiflisinizdir.”
Seyirciye bakıyorsun ve herkesin gözü sende. Söylediklerin karşısında kimse tepki vermiyor. Çok şey ifade ettiğini düşünüyorsun çünkü bu senin için büyük bir şeydi. Samimi bir ses tonuyla başlangıç yapmana rağmen sesin gerginleşmeye başladı. Damarlarında dolaşan adrenalini hissedebiliyorsun. Bunu şimdiye kadar daha önce hiç yapmamıştın. Elime mikrofonu verip merdivenlerden yukarı doğru ittiklerinde sana “Harika bir konuşma olacak.” demişlerdi ama şu an öyle olmadığını hissediyorsun. Sorunla nasıl başa çıkabileceğini düşünmeye başlıyorsun. Çünkü anlatacağın her şeyi unuttun. Kendini çok kötü hissediyorsun ve içinden “Biraz bir şeyler anlatayım daha sonra sahneden inerim.” diyorsun. Fakat seni sahneye itenler de gülümseyerek sana bakıyor. Bir şeyler anlatmadan sahneden inmenin mümkün olmadığını anlıyorsun. Bir anda Ctrl+Z tuşlarını arıyorsun. Zamanı geri almak istiyorsun ama olmuyor. O konuşmayı yapmak zorundasın. “Konuşmayı yarın yapmak” istiyorsun ama bunun mümkün olmadığını anlıyorsun.
Ne söyleyeceğini hatırlamaya çalışırken kürsüye doğru gidip bir bardak su içtin. Zaman kazanmaya çalışıyorsun. Daha sonra bildiğim şeylerden anlatmalıyım dedin. Kendini tanıtarak başladın. Oradaki herkes aslında seni tanıyor. Hangi okullarda okuduğunu anlatmaya başladın. Daha sonra bir türkü söylemeye başladın. Herkes o türküyü daha önce defalarca dinlemiş olmasına rağmen sana eşlik etmeye başladı ve tüylerin diken diken oldu. Cesaret kazandın ve mükemmel bir konuşma yaptın.
Bu hikaye aslında senin hikayen ve yapman gereken şeyi biliyorsun. Erteleme hastalığına yakalandıysan eğer kendini motive etmek için ihtiyacın olan iki şey var: Zorunda olduğunu bilmek veya işi eğlenceli hale getirmek.
İkisinden birini yapabilirsin. Fakat bazı durumlarda zamanı geri alamazsın, erteleyemezsin ve kaçamazsın.
Akdeniz Üniversitesi İşletme bölümü mezunudur. Üniversiteden fakülte derecesi ile mezun olmuştur. Gerçekleştirdiği sosyal sorumluluk projesi ile çevresine katkıda bulunmuştur. Gönüllü olarak sosyal sorumluluk projesini devam ettirmektedir. İşletme ve alanları ile ilgili yazılar yazmaktadır.