Anksiyete Bozukluğu Nedir?
Anksiyete Bozukluğu Türü | Belirtiler | Nedenleri |
---|---|---|
Genel Anksiyete Bozukluğu | Gündelik hayat akışındaki olağan durumlar hakkında yoğun ve kontrol edilemez kaygı | Beyindeki serotonin ve norepinefrin dengesizliği, genetik yatkınlık |
Durumsal Anksiyete Bozukluğu | Spesifik durumlar, kişiler veya nesnelerle karşılaşıldığında ortaya çıkan yoğun kaygı | Davranış ve diğer olumsuz durumlarla yapılan olumsuz ilişkilendirme, genetik faktörler |
Panik Bozukluk | Aniden başlayan ve genellikle beklenmeyen panik ataklar, aşırı korku ve endişe duygusu | Genetik yatkınlık, ve beyindeki kimyasal dengelerin bozulması |
Obsesif Kompulsif Bozukluk | Tekrarlayan ve kontrol edilemez düşünceler, takıntılar ve kompulsiyonlar | Beyindeki serotonin dengesizliği, genetik faktörler |
Sosyal Anksiyete Bozukluğu | Sosyal durumlarda olağanüstü anksiyete ve korku | Travmatik sosyal olaylar, sosyal beceri eksiklikleri, genetik yatkınlık |
Stres Bozukluğu | Travmatik bir olayı takiben ortaya çıkan yoğun stres | Travma sonrası stres tepkisi, genetik faktörler |
Agorafobi | Kalabalık ve bilinmez yerlerden korkma | Travmatik yaşantılar, genetik yatkınlık, sosyal faktörler |
Özgül Fobi | Belirli bir nesne veya durum karşısında aşırı korku ve anksiyete | Kişinin geçmişindeki travmatik olaylar, genetik yatkınlık |
Separation Anxiety Disorder | Bir bireyin önemli kişilerden ayrılma korkusu | Çocuklukta yaşanan ayrılık deneyimleri, genetik faktörler |
Uyku İlgili Hiperventilasyon | Uyku sırasında aşırı hızlı ve derin nefes alma | Stres, anksiyete ve panik bozuklukları |
Anksiyete, diğer adıyla kaygı, vücuda ‘karşı koymaya hazır ol!’ mesajını veren sinyaldir. Başka bir deyişle vücudu tetikte tutan, stresle baş etmeye yardımcı olan dürtüdür. Bu duygunun aşırı, kontrolsüz veya dengesiz oluşu ise anksiyete bozukluğu olarak adlandırılır. Kaygı gerekli miktarda hissedilmeye başlandığında nefes alışverişi ve kalp atışı hızlanır, böylece kaslara daha fazla oksijen iletilir ve vücut tehlikeye hazırlanmış olur.
Örneğin; trafikte tehlike arz eden bir durumda aniden frene basmak, sınav veya mülakat esnasında iyi sonuçlar elde etmek anksiyetenin etkisidir. Yani doğal ve gerekli miktardaki kaygı durumu hayattaki zorluklarla başa çıkmamıza yardımcı olur.
Anksiyete bozukluğu ise, kaygının tehlike olmayan durumlarda çok güçlü hissedilmesi ve uzun sürmesidir. Anksiyete bozukluğu yaşayan kişiler, çoğunlukla kaygıyı çok yoğun hissettiklerinin farkındadırlar. Ancak bu durumu kontrol edemez ve sakinleşemezler. Sorun bu noktaya ulaşınca kişiler gündelik yaşantılarında yerine getirmeleri gereken görev ve sorumluluklara konsantre olmakta zorlanır, diğer kişilerle ilişki ve iletişim kurmak konusunda başarısız olurlar. Yani hayat akışı etkilenir ve kontrolden çıkar. Bu durumda tedavi şarttır.
Anksiyete Bozukluğu Belirtileri Nelerdir?
Anksiyete bozukluğu, fiziksel ve psikolojik bir dizi belirti gösterir. Uzmanlarca yapılacak testler sonucunda, gösterilen belirtilerin çokluğuna ve yoğunluğuna göre tanı konur ve anksiyete düzeyi belirlenir. En yaygın görülen anksiyete bozukluğu belirtileri şu şekildedir
Psikolojik Belirtiler
Kendini değersiz hissetme
Başkaları ile iletişim kurmakta zorlanmak
Toplum içinde konuşmaktan, yemek yemekten, vakit geçirmekten çekinmek
Tuhaf, kaygılı, gergin ve tanımı zor bir sıkıntı içerisinde hissetmek
Etraftaki insanların düşünce ve sözleri üzerinde gereğinden fazla düşünmek
Çevreden uzaklaşmak ve kaçmak istemek
Çabuk sinirlenmek
Umutsuz hissetmek
Sürekli ve nedensiz ağlama isteği
Konsantre olmakta zorlanmak
Hatırlamakta güçlük çekmek
Kaygıya sebep olan etkenlerden kaçma hali
Fizyolojik Belirtiler
Yoğun ve nedensiz kas ağrısı
Hızlı ve düzensiz solunum
Çabuk yorulmak
Terleme (özellikle el ve ayaklarda)
Yüksek nabız
Çarpıntı
Ağız kuruluğu
Titreme ve sallanma
Uykusuzluk
Anksiyete Kimlerde Sık Görülür?
Anksiyete bozukluğu, toplumda oldukça sık rastlanan bir psikiyatrik rahatsızlıktır. Türlü biyolojik, sosyal ya da fiziksel faktörlerin bir araya gelmesiyle, genetik anlamda yatkınlığı bulunan kişilerde anksiyete bozukluğu gelişebilir. Bu problem kadınlarda, erkeklere oranla iki kat daha sık görülür. Başlangıcı daha erken yaşlara inebilse de, çoğunlukla orta yaş dönemidir. 30’lu yaşlar, anksiyete bozukluğunun en sık görüldüğü dönemdir. Sonrasında giderek azalma eğilimindedir.
Anksiyete bozukluğu, çocukluğundan itibaren davranışlar konusunda çok fazla müdahale edilmiş, aşırı korumacı ebeveynler tarafından büyütülmüş kişilerde; hayata karşı karamsar, olaylara olumsuz bakan ve sürekli olumsuz tepkiler veren kişilerde; sürekli olarak zarar göreceğini düşünen ve kendini bu zararlardan uzak tutmaya çalışan kişilerde sıklıkla görülür. Çocukluk çağında olumsuzluklar yaşamış kişiler, diğerlerine göre daha fazla risk altındadır. Tüm bu etkenlerin yanında, genetik faktörler de anksiyete bozukluğuna yatkınlık konusunda belirleyicidir.
Anksiyete Bozukluğunun Nedenleri Nelerdir?
Pek çok psikiyatrik bozukluk gibi, anksiyete bozukluğunun sebebi de kesin olarak anlaşılabilmiş değildir. Birden fazla stres etmeninin bir araya gelmesi ile ortaya çıkabileceği gibi travmatik bir olay sonrasında, veya nedensizce ortaya çıkabilmektedir.
Özellikle yaygın anksiyete bozukluğu, beyinde doğal olarak bulunan ve nörotransmitter olarak adlandırılan serotonin ve norepinefrin maddelerinin dengesizliği sebebiyle görülebilir. Ancak anksiyete bozukluğunun nedenleri bununla sınırlı değildir. Vücudun biyolojik süreci, çevresel faktörler ve deneyimler, kişilerin mizacı ve genetik yapıları, anksiyeteye yatkınlık konusunda belirleyici etkenlerdir.
Bunlara ek olarak, tıbbı nedenlerle de anksiyete gelişebilir. Örneğin; kalp hastalıkları, tiroid problemleri, diyabet, kronik ağrılar ve huzursuz bağırsak sendromu, madde bağımlılığı ve yoksunluk, savaş/kaç mekanizmasını etkileyebilecek nadir tümörler anksiyete bozukluğuna sebep olabilecek tıbbi faktörlerdendir.
Anksiyete Bozukluğu Türleri Nelerdir?
Genel Anksiyete Bozukluğu: Bu tür kaygı bozukluğunda kişiler, gündelik hayat akışı içerisindeki durum ve olaylar hakkında aşırı ve kontrol edilemez bir kaygı içerisindedirler. Bu kaygı iş veya okulla ilgili olağan durumlar, gündelik ev işleri, rutin toplantılar gibi durumlarda da kendini gösterebilir.
Durumsal Anksiyete Bozukluğu: Bir diğer adı fobi olan bu bozukluk, spesifik durumlar, kişiler veya nesnelerle karşılaşıldığında ortaya çıkar. Örneğin agorafobide (alan korkusu) kişiler özellikle tiyatro, sinema, alışveriş merkezleri gibi kalabalık yerlere gitmekten kaçınırlar. Kendilerini sıkışmış hissederler ve böyle hissettiklerinde o alandan kaçıp çıkamayacaklarını, kimseden yardım alamayacaklarını, kalp krizi geçireceklerini ve hastaneye ulaşamayacaklarını düşünürler. Bu yüzden kalabalık alanlardan kaçarlar ve hatta evden çıkmayı reddederler, ya da çıkacakları zaman yanlarında güvendikleri birinin olmasını isterler. Bir başka örnek vermek gerekirse, kişilerde sosyal fobi gelişebilir. Bu durumda, kalabalık içerisinde konuşmaktan, yemek yemekten, sunum yapmaktan çekinirler. Küçük düşecekleri veya rezil olacakları düşüncesi, sosyal anksiyete bozukluğunun temelidir.
Ayrılık anksiyetesi: Kişinin bağlı olduğu figürden uzaklaşma düşüncesine karşı geliştirdiği kaygı durumudur. Çoğunlukla çocukluk döneminde görülen bu kaygı bozukluğu, ilerleyen yaşlara da taşınabilir. Zaman zaman kabuslar ve sanrılar şeklinde ortaya çıkar.
Panik Atak: Hiçbir uyaran yokken birdenbire ortaya çıkan çok şiddetli kaygı ve korku durumudur. Bu hislere göğüs ağrısı, çarpıntı, nefes darlığı, terleme gibi fiziksel belirtiler eşlik edebilir. Bu durumu yaşayan kişiler kendilerini genelde kalp krizi geçiriyormuş ya da boğuluyormuş gibi hissettiklerini söylerler. Bir kere panik atak geçiren kişilerde tekrarlanmasına dair korkular gelişebilir.
Obsesif Kompulsif Bozukluk: Takıntılı düşüncelerin sebep olduğu kaygıyı ortadan kaldırmak adına tekrarlanan davranışlar şeklinde ortaya çıkar. Örneğin mikropların kendini hasta edeceğini düşünen kişi ardı ardına defalarca kez ellerini yıkar.
Travma Sonrası Stres Bozukluğu: Deprem, yangın, kaza, savaş, tecavüz gibi travmatik durumlar sonrasında hissedilen korku ve eşlik eden fiziksel tepkilerdir. Bu tür anksiyete bozukluğunda kişiler olumsuz anları kabuslar, göz önüne gelen resimler veya düşünceler şeklinde sıklıkla yeniden yaşarlar. Vücut ağrıları, uykusuzluk, ani ses ve hareketlere karşı duyarlılık bu tür kaygı bozukluğunun önemli belirtileridir.
Selektif Mutizm: Seçici dilsizlik olarak da adlandırılır. Genellikle çocuklarda görülür. Evdeki bireylerle çok rahat iletişim kurabilirken, okul ve benzeri sosyal ortamlarda kendini ifade edememe ve konuşmaktan kaçınma halidir.
İlaçlara Bağlı Gelişen Anksiyete: Uyuşturucu maddelerin veya bazı ilaçların kullanımı, nörotransmitter maddelerin salınımını ve dengesini etkileyerek, anksiyete bozukluklarına yol açabilir. Özellikle uyuşturucu bağımlılığından kurtulmaya çalışan kişilerde, yoksunluk sebebi ile de sıklıkla anksiyete bozukluğu geliştiği gözlenmiştir.
Anksiyete Bozukluğunun Tanı ve Tedavisi
Anksiyete bozukluğunun tanısında, öncelikle kişide bu duruma sebep olan bir sağlık sorunu olup olmadığı araştırılır. Bu doğrultuda tam kan sayımı, tiroid fonksiyon testi, idrar tahlili gibi laboratuvar testlerine ve EEG, EKG, tomografi, akciğer filmi gibi radyolojik tanı yöntemlerine başvurulabilir.
Temelin fizyolojik olmaması halinde ise uzmanlar tarafından kişinin psikiyatrik değerlendirmesi yapılır, ve yine uzmanlar tarafından öngörülen tedavi şekli uygulanır. En yaygın iki tedavi psikoterapi ve farmakoterapidir. Psikoterapi, psikolojik danışmanlık ya da konuşma terapisi olarak bilinir. Bir terapist eşliğinde, kaygı bozukluğunu anlamanın ve yönetmenin yollarını öğrenmek için oldukça etkili bir tedavi yöntemidir.
Bilişsel davranışçı terapi adı verilen psikoterapi türü, korku ve kaygı meydana getiren durumlara endişe duymadan yaklaşmanın ve yönetmenin yollarını öğretir. Farmakoterapi, ilaç tedavisi anlamına gelir. Bu tedavide antidepresanlar, davranış düzenleyiciler ve kalp ritmini düzenleyen beta bokerler kullanılır.
Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü mezunu. Yaklaşık 15 yıldır profesyonel olarak dalgıçlık yapıyor ve çalışma hayatının çoğu turizm sektörü içerisinde geçti. Araştırmayı, öğrenmeyi ve öğrendiklerini aktarmayı keyifli buluyor. Şu an İstanbul İşletme Enstitüsü’nün yanı sıra bir kaç dijital içerik ajansında yazar olarak çalışmakta.