Zanaat Nedir? Zanaat ve Sanat Arasındaki Farklar?
Zanaat Türleri | Özellikleri | Örnek Bölgeler |
---|---|---|
Camcılık | El ustalığı ve emeği gerektirir, kuşaktan kuşağa aktarılır. | Türkiye'nin farklı bölgeleri |
Nakkaşlık | Öğrenim ve deneyim gerektirir, detaylı işçilik ister. | Aydın, İstanbul |
Kunduracılık | Beceri ve ustalık gerektirir, nesilden nesile aktarılır. | İstanbul, Gaziantep |
Halıcılık | Öğrenim ve deneyim gerektirir, kuşaktan kuşağa geçer. | Konya, Nevşehir |
Tesbihcilik | Beceri ve dikkat gerektirir, değişik malzemeler kullanılır. | İstanbul, Bursa |
Bakırcılık | Zaman alıcı, öğrenim ve beceri gerektirir, kuşaktan kuşağa aktarılır. | Gaziantep, Diyarbakır |
Dokumacılık | Üretim kamuflaj ve batik tekniklerini kullanır. | Denizli, Bursa |
Lüle Taşı İşlemeciliği | Yalnızca Eskişehir'de çıkan lületaşının işlenmesi ile gerçekleştirilir. | Eskişehir |
Oltu Taşı İşlemeciliği | Kara kehribar olarak bilinen Oltu taşının işlenmesi ile yapılmaktadır. | Erzurum |
Taş Ustalığı | Mimari olarak önemli, öğrenim ve beceri gerektirir. | Mardin, Midyat |
Tarih boyunca insanoğlu; hayatı kolaylaştırmak amacıyla farklı alanlarda beceriler edinmiş ve bu beceriler konusunda ustalaşmıştır. İnsanoğlunun gelişim serüveniyle birlikte ustalıkların içeriği de değişmiş ve gelişmiştir. El ustalığı isteyen ve emeğe dayanan işlere zanaat denilmiştir. Zanaatla uğraşan kişilere de zanaatkâr adı verilmiştir. Yazımızda zanaat ve zanaatkâr kelimelerinin anlamlar konusunda bilgi sahibi olacağız.
Zanaat Ne Demek?
Sanat ve zanaat kavramı sıklıkla karıştırılır. Her iki kelime de dilimize Arapçadan geçmiştir. Türk Dil Kurumu’nun (TDK) sözlüğünde zanaat; “el ustalığı isteyen işler” olarak tanımlanır. Sanatın TDK sözlükteki karşılığı; “Bir duygu, tasarı, güzellik vb.nin anlatımında kullanılan yöntemlerin tamamı veya bu anlatım sonucunda ortaya çıkan üstün yaratıcılık”tır. Sıklıkla karıştırılan iki sözcüğün farklarına yazının devamında değineceğiz. Önce Zanaat ile başlayalım:
Zanaat; günlük ihtiyaçları karşılamak için yapılan ve zaman zaman içinde sanat da barındıran; çıraklık, kalfalık ve ustalık süreçlerinden geçen işlere verilen addır. TDK sözlükteki ilk tanımının dışında bir diğer karşılığı ise: “insanların maddeye dayanan gereksinimlerini karşılamak için yapılan, öğrenimle birlikte deneyim, beceri ve ustalık gerektiren iş, sınaat.”
Zanaatta asıl amaç yarardır. Yapılan ürün eser, insanların ihtiyaçlarını karşılamalı ve yararlı olmalıdır. Kuşaktan kuşağa aktarılır. Bu aktarımda çıraklık, ustalık eğitimleri kullanılır. Bu sebepledir ki nesilden nesile aktarılan zanaatlar vardır.
Camcılık, nakkaşlık, ahşap işçiliği, kunduracılık, taş işçiliği, nakış, halıcılık, telkâri, tesbihcilik ve helva, şekerleme ve lokum yapımı geçmişten günümüze ulaşan zanaatlardır. Zanaat olarak kabul edilen mesleklerin çoğunun sanayi devriminin ardından seri üretime yenildiği; günden güne güç kaybettiği de bir gerçektir. Bununla birlikte yeni zanaatlar da ortaya çıkmıştır. Örnek vermek gerekirse nalbantlık tarih olmuş yerini oto tamirciliği almıştır.
Zanaat ve Sanat Arasındaki Farklar
Sanatta çoğunlukla maddi beklenti yoktur, zanaat maddi kazanımlar için yapılır.
Sanatta ortaya çıkan eser tek ve eşsizdir. Zanaatta birbirine benzer eserler üretilir.
Sanatta yetenek ön plandadır. Zanaatta beceri çıraklık, kalfalık ve ustalık yoluyla sonradan kazanılır.
Hem sanatta hem de zanaatta benzer malzemeler kullanılabilir. Marangoz, taş ustası ve heykeltıraş aynı malzemelerle farkı eserler ortaya koyar.
Sanatta estetik ön plandadır, zanaatta ise ön planda olan ihtiyaçlardır.
Hem sanatkâr hem de zanaatkârın yaratıcılık becerileri gelişmiş olmalıdır. Yaratıcılık ustalıkla desteklenir.
Sanatta eserin biricik ve tek olduğu düşünüldüğünde; Türkiye’de tek ustası kalan ve ürettiği eserleri eşsiz zanaatları da sanat olarak kabul etmek mümkündür ya da mümkün olacaktır.
Günümüze Ulaşan Geleneksel Türk Zanaatları
Eski Türk geleneğinden günümüze ulaşan kabule göre her zanaat dalının bir ustası vardır. Ülkemizin farklı şehirlerinde farklı zanaat dalları bulunur. Eskişehir ile lületaşının, Denizli ile dokumacılığın, Gaziantep ile bakırcılığın özdeşleşmesi gibi. Bu zanaatlar; ustasından çırağına devredile devredile günümüze kadar ulaşmıştır. Usta yanına çocuk yaşlarda bir çırak alır yetiştirir. Ustasından öğrendikleriyle yetişen çırak; önce kalfa sonra usta olur ve ustasının yerine geçer. Zanaat da böylece nesilden nesile ulaşır.
Zanaat dallarından pek çoğunda değerli taşların işlenmesi ve aksesuara dönüşmesi söz konusudur. Ülkemizin yer altı zenginliklerine sahip olduğu bilgisi ilkokul yıllarından beri hafızamızda. Bakır, gümüş, altın, petrol ve doğalgazın yanı sıra farklı değerli taşlar da bulunur. Lületaşı sadece Eskişehir’de çıkar. Kısa süreli hafızamda memleketim Bayburt’ta kehribar taşı çıktığı bilgisi var. Madenler ve değerli taşlar konusundaki ufak hatırlatmanın ardından yazının bu bölümünde o iş dallarından bazılarına değinelim.
Lüle Taşı İşlemeciliği: Lületaşının Osmanlı Devleti’nin ilk ihraç ettiği ürün olduğu düşünülüyor. Sadece Eskişehir’de Lületaşı çıkıyor ve şehirde lületaşı işlemeciliği de oldukça yaygın. İnce ince işlenen lületaşı takıdan teşbihe pek çok aksesuara dönüşüyor ve dünyaya ihraç ediliyor.
Dokumacılık: Türkiye’nin pek çok farklı şehrinde dokumacılık yapılıyor olsa da akla il Denizli geliyor. Bu ün dünyaya yayılmış durumda. Zaman zaman Denizli dokumalarının Hollywood filmlerinde kostümlerde kullanıldığı da haberlerde yer alıyor.
Bakırcılık: Bakırcılıkta ülkemizdeki pek çok farklı yörede yapılıyor. Bakırcılık denilince akla ilk gelen şehirler ise Gaziantep ve Diyarbakır.
Taş Ustalığı: Taş ustalığı denilince mimari olarak akla ilk gelen şehir ve ilçe Mardin Midyat. 7000 bin yıllık tarihi şehirde taş ustalığının birbirinden güzel örnekleri var. Açık hava müzesini anımsatan ülkemizin hemen her şehrinde farklı medeniyetlerden izler taşıyan mimari yapılar bulunuyor.
Oltu Taşı İşlemeciliği: Oltu taşı da bir kehribar türüdür. Kara kehribar olarak bilinir. Ülkemizde Erzurum’da çıkar. Lületaşında olduğu gibi ince işçilikle işlenir ve çok çeşitli aksesuara dönüşür.
Zanaatkâr Ne Demek?
Zanaatkâr kavramıyla ilgili en kısa tanım zanaatla uğraşan kişidir. Arapça ve Farsça kökenlidir. TDK sözlükteki karşılığı da “Zanaatçı”dır. Dokumacılık, taş ustalığı, bakırcılık, lüle taşı işlemeciliği ve farklı zanaatlarla ilgilenen kişilere zanaatkâr denilir. Çıraklıktan başlanılan meslekte ustalaşılır ve genellikle mesleğin incelikleri yetiştirilen bir başka çırağa öğretilir. Bu bilgi ışığında geniş bir tanımlama yapmak gerekirse; bir alanda uzmanlaşan, yetenekleri ve yaratıcılığı sayesinde ilgili alanda adından söz ettiren ve çıraklar yetiştiren meslek erbapları zanaatkârlardır.
Tarihin ilk çağlarından beri zanaatkârlık toplumsal bir statü olarak kabul görse de Anadolu Selçuklu Devleti ve Osmanlı İmparatorluğu döneminde Loncalarla kurumsallaşmıştır. Sanayi devrimiyle ve beraberinde gelen üretimin kolaylaşmasıyla; pek çok zanaat değişikliğe uğramıştır. Zanaatkarlık da sıradan hale gelmiştir.
Zanaat emek önceliklidir; sermayeden ziyade emeğe, nitelikli emeğe dayanır. Zanaatkârın el becerisinin gelişmiş olması önemlidir. Zanaatla uğraşan her birey zanaatkâr olamaz. Zanaatkâr olması için takı üretimi, ayakkabıcılık, çömlekçilik, berberlik, marangozluk, bakırcılık gibi zanaat içeren meslek dallarından birinde aktif olarak üretim yapması gerekir. Zanaat kapsamındaki işlerin ticaretini yapması zanaatkâr olmaya yetmez.
İyi bir zanaatkâr aslında sanatçıdır demek yanlış olmaz kanaatindeyim. Mesleğin, yaptığı işin bütün inceliklerine vakıftır. El becerisi de yaratıcılığı da gelişmiştir. Yaptığı ürünün amacı hayatı kolaylaştırmak olsa da her işte yeteneklerini konuşturur.
Sonuç olarak; zanaat ve zanaatkâr; değeri sanayi devrimiyle birlikte azalmış olsa da hala hayatımızın bir parçası olan kavramlar. Ülkemiz gelişmekte olan bir ülke ve zanaat kabul edilen mesleklerde istihdam edilen bireylerin sayısı da oldukça fazla. Nasıl geçmişten günümüze ulaşan zanaatlar varsa; günümüzden de geleceğe ulaşan zanaatlar olacak. Emeğe dayanan ve ustasından çırağına aktarılan meslekler devam edecek.
Bayburt'ta doğdu. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo-Televizyon ve Sinema bölümünden mezun oldu. Medya sektöründe çalıştı. Yayınevlerinde editörlük yaptı.