Kirazın Tadı'nda Kiarostami'nin İzini Sürmek
İsim | Kısaca Bilgi | Daha Fazla Bilgi |
---|---|---|
Abbas Kiarostami | 1940 İran doğumlu yönetmen, Tahran Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nden mezun oldu. | Kendine has minimal dünya sineması dili ve gerçek yaşam odaklı öykülerle tanınır. |
Kirazın Tadı | 1997 yılında çekilen film bir intihar hikayesi anlatır. | Kiarostami, filmde belgesel gerçekliğine varan bir tarzda kamera arkası görüntülerle bitirmiştir. |
İran Sineması | İran Sineması zengin kültürel mirası ve ayrıcalıklı sinema dili ile tanınır. | Yönetmenlerin, orda hakim olan dini inanış ve baskılara rağmen özgün yapıtlar ürettikleri bir platormdur. |
Gerçek | Kiarostami'nin sinemasının ana temasıdır. | Yönetmen, filmlerinde anlattığı hikayeler ile gerçeklik duygusundan ödün vermeden üretmeye sürdürür. |
Yolcu | Kiarostami'nin 1972 yılında çektiği ilk uzun metrajlı filmi. | Film, Kiarostami'nin gerçeklik ve özgün hikaye anlayışının ilk örneklerinden biri. |
Arkadaşımın Evi Nerede? | 1987 yılında çekilen bu film Kiarostami'nin adını dünya çapında duyuran eseridir. | Özgün hikayesi ve minimalist anlatısı ile dikkat çeken bir yapıttır. |
Kirazın Tadı Filminin Anlatı ve Teknik Kodları | Uzun planlar, belgesel gerçeklik ve anlatı evrenini geniş atmosfer içinde kurma tekniklerini içerir. | Öyküyü, İran'ın toplumsal ve dini gerçekliği göz önünde bulundurarak sunar. |
Yol Metaforu | Kiarostami, filmlerinde sıklıkla yol temsili kullanır. | Bu, genellikle karakterin yaşadığı gelgitler ve uzun hesaplaşmaların bir göstergesidir. |
Sinema Anlayışı | Kiarostami, sinema dilini, insan, doğa ve hakikat anlama gayretini ifade etme aracı olarak kullanır. | Sanatın insanları cesaretlendirmek ve yüreklendirmek için olduğuna inanır. |
İran'da Film Yapımı | Diğer ülkelere nazaran daha zor ve problemli bir süreçtir. | Dini ve toplumsal baskılar, bağımsız düşünme ve yaratıcılığı etkiler. Ancak buna rağmen birçok yönetmen, özgün ve etkileyici eserler oluşturmayı sürdürür. |
Minimal öyküler üzerinden derin anlamlar üreten sinema dili nedeniyle dünya sinemasında ayrıcalıklı bir yere sahip olan İran Sinemasının geçmişten bugüne yavaş yavaş ama emin adımlarla inşa ettiği sinemasal gerçek, üzerinde detaylı inceleme ve okuma yapmayı gerekli kılmaktadır.
Köklü ve zengin bir kültürel mirasa sahip olan İran’da sanat alanında üretmek ama özellikle görsel-işitsel bir kitle iletişim aracı olarak etkin bir güce sahip sinema alanında film yapmak, diğer ülkelere nazaran daha zor ve daha problemlidir. Hakim olan dini inanışın keskin bir yapılaşma ile toplumun her katmanı üzerindeki baskısı; bağımsız düşünme ve üretmeye vurulan bir ket olarak görülebilir. Ama tüm bu zor şartlara rağmen, düşünmeye, sorgulamaya ve üretmeye devam eden yönetmenler, sadece İran sinemasının değil dünya sinemasının öne çıkan isimleri olarak kabul edilir. Sinemanın İran topraklarına ilk girdiği zamanlardan bugüne anlattığı öyküler, kullandığı sinema dili, öykünün seyri ve süreç yönetimi ile insan zihnine sordurduğu sorular ile derin iz bırakan yönetmenlerden en öne çıkanı hiş kuşkusuz Abbas Kiarostami’dir.
Abbas Kiarostami Kimdir?
1940 İran doğumlu yönetmen, Tahran Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nden mezun oldu. Bağımsız olarak ve çeşitli kurumlar adına birçok kısa film çekti. 1972 yılında ilk uzun metrajlı filmi ‘Yolcu’yu çekti. 1987 yılında ise adını tüm dünyaya duyuran ‘Arkadaşımın Evi Nerede?’ filmini yaptı.
Konularını hep gerçek yaşamdan seçen Kiarostami, mesaj kaygısıyla film çekme düşüncesine de karşıdır. Sanat yapmanın ve sanat aracılığıyla bir eser ortaya koymanın sanat ile muhatap olan kişileri cesaretlendirmek ve yüreklendirmek olduğunu ifade eden Kiarostami; yaptığı filmlerde anlattığı hikayeler ile gerçeklik duygusundan ödün vermeden üretmeyi sürdürür. Ancak yönetmen bunu yaparken, izleyenlerin hikayedeki karakterlerle özdeşleşmesi düşüncesine de karşı çıkar. Çünkü gerçek, sinemadan önce vardır ve ondan önce gelmektedir. Bu mutlak varoluş nedeniyle ses ve görüntü ile donanımlı filmler, ancak gerçekliği yakalama amacı taşırlar.
“Basit gerçekleri ararım, fakat görünenlerin ardına gizlenmiş olanları…”
Kiarostami, özellikle gerçekliğin vasatlıkla ve bayağılıkla karıştırıldığı günümüz sanatsal anlayışı içinde izlediği gerçeklik anlayışı metodu ile adeta bir serap gibidir. İnsanı, doğayı, varlığı ve hakikati anlama gayreti ve heyecanı Kiarostami’yi benzerlerinden ve çağdaşlarından farklı kılan unsurlardan biridir. Şiirsel bir atmosfer içinde sıradan karakterlere ruh ve estetik katan yönetmen, aslında hayatı anlamlandırmak için çözümü çok uzaklarda aramamayı, en etkin çözümün yanıbaşımızda olduğunu da fısıldıyor filmlerindeki karakterleri aracılığıyla…
Kirazın Tadı (Ta’m e Guilass) 1997
Bir adam sebebini çok paylaşmadan intihar etme düşüncesi ile yola çıkar. Şehrin özellikle periferinde dolaşır. Bu dolaşması esnasında kendisine bu intihar eylemi konusunda yardım edecek bir kişi arar. Arabasına aldığı asker, ilahiyatçı ve tahnitçi kişiler ile uzun diyaloglar kuran adam, onları kendisine yardım etmeleri konusunda ikna etmeye çalışır. Asker; çaresiz ve korkan bir yüz ifadesiyle araçtan hızla çıkıp koşarak uzaklaşır. İlahiyatçı ise adamı din eksenli ikna etme yolunu seçer. Aracına aldığı üçüncü kişi ise, kendisinin de hayatının bir döneminde açmaza girdiğini ama sonrası bu düşünceden vazgeçtiğini felsefi bir derinlik ve şiirsel betimlemelerle anlatır. Adamın kafası özellikle üçüncü kişinin hayatın içinden geçen söylemleri ile biraz karışsa da, eylemi gerçekleştirmeye niyetlidir ve ertesi sabah için sözleşirler, adam gelmiştir, tahnitçi gelecek midir? İntihar gerçekleşecek midir?
Kiarostami, özellikle bu filminde filmin sonunu açık bırakmıştır. Bu filmin çekildiği coğrafyanın ve ülkenin yapısal özelliklerinden kaynaklanmaktadır. İslami yaşayışın, bakışın ve yönetim anlayışının hâkim olduğu topraklarda intihar eylemi, keskin bir dil ve netlikle yasaklanmıştır. Dolayısıyla bu filmde Kiarostami, söylemde sürdürdüğü eyleme dair düşüncelerini eylem kısmında anlatının ucunu açık bırakmıştır. Çünkü filme bir son yazmak ya da çekmek her türlü sansürle mücadele etmek ve yasaklanmak anlamına geldiği için, yönetmen filmin sonunu belgesel gerçekliğine varan bir tarzda kamera arkası görüntülerle bitirmiş ve aslında izlenilenlerin bir yere kadar gerçekliğinin olduğunu aslında yaşamın tüm hızı ve renkleriyle akmaya devam ettiği vurgulanmıştır. Filmin genel izleği içinde kötücül ya da karamsar bir havanın sonundaki o taktik ve farklılık ile kaybolup daha umut dolu bir final yaptığını söylemek mümkündür.
Kirazın Tadı Filminin Anlatı ve Teknik Kodları
Kiarostami, hemen her filminde olduğu gibi bu filminde de uzun planlar çekerek, anlatı evrenini bu geniş atmosfer içinde kurmuştur.
Sürekli kıvrılarak devam edegelen yollar da, karakterin yaşadığı gelgitler ve uzun hesaplaşmaların bir göstergesidir.
Özellikle araba içindeki karşılıklı konuşmalar, belgesel gerçekliğinde ve akışa müdahale edilmeden çekilmiştir. Ayrıca özellikle araba kullanımı ve araç içi çekimler, kamusallığın arabanın mahremiyetinde yaşanabildiği dolayısıyla kişilerin kendi mahremiyetlerinin bir kısmını feda edebilecekleri alanlar olduğu için tercih edilmektedir.
Kadrajını çoğunlukla toplumsal sistemin en altındaki kişilere çevirir. Filmde, şehir merkezinden uzak sürekli yeni yapıların yapıldığı ve modernleşme adı altında geleneksel dokunun bozulduğu mekanlarda çekim yapılmıştır. Ve bu mekanlarda çalışan gündelik/mevsimlik işçi ya da farklı ülkelerden (Afganistan gelen işçi) çalışmaya gelen kişiler seçilmiştir.
Filmin büyük bir bölümünde toz-toprak içinde mekanlar resmedilmiştir. Yönetmen bu tercihi ile dünyevi mekandan çok, ölümü hissettiren bir mekan vurgusunu işlemiştir.
Diğer filmlerde anlatı içinde önemli bir harç ve yapısal unsur olarak öne çıkan şiirsel anlatım ve şiir kullanımı, filme renk katan önemli bileşenler olarak seçilmiştir.
Kiarostami, içinden çıktığı ve ait olduğu kültürel dünya ile filmlerinde seçtiği ve anlattığı dünyanın insanları arasındaki farklılıklar üzerine düşünmeyi sevdiği için, bu tezatlıklardan beslenerek karakterlerini ve filmini zenginleştirir.
Yalın ve sade anlatımın popüler sinemada olduğu gibi çok katmanlı ve çok bileşenli yapısının aksine, Kiarostami, sıklıkla müzik-efekt kullanımını tercih etmeyen bir yönetmendir.
Tüm baskı, yasak, sansür ve eleştirilere rağmen, kadını toplumsal yapı içindeki görünmezliği nedeniyle filmlerinde öne çıkarmaya çalışarak özellikle bazı filmlerin hikayelerini (‘On’ ve ‘Yaşam Sürüyor’ filmleri) kadınlar üzerinden inşa etmiştir.
Filmlerinde toplumda görmezden gelinen ya da çok görülmeyen kesimlere eğilen Kirostami; yalın bir dil ve sorgulatan/düşündüren hikayeleri ile görsel derinlik sunan kadrajları ile sinema dünyasında kendine ait bir yer edinmiştir. Kendi kişisel sinemasal bakışı yanında ülkesinin sinemasına da bakışı değiştiren ve farkındalık yaratan Abbas Kiarostami, filmleri aracılığıyla bize anlattığı hikayeler ile yaşamaya devam edecek…
Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo-tv ve Sinema bölümü mezunu. Aynı üniversitede doktora eğitimini tamamladı. Editörlüğünü yaptığı medya/sinema kitapları ve senaryosunu yazdığı belgesel, kısa film ve dizi senaryoları bulunmaktadır.