Kişisel Gelişim Yolunda Kendini Tanımak
Konu | Açıklama | Önem |
---|---|---|
Kişisel Gelişim | Kişinin kendisini ve potansiyelini çeşitli yönlerden geliştirmesi süreci | Kendine olan güvenin ve saygının artması, mutluluğun anahtarını elde etmek |
Üniversite Eğitimi | Mesleğe yönelik bilgi ve beceri kazanma | Belirli bir alanda uzmanlaşma ve meslek sahibi olma fırsatı sağlar, ancak genel kişisel gelişim için yeterli değildir |
Kişilik Farklılığı | Bir bireyin diğerlerinden farklı olduğu özellikler | İş bulma ve fark yaratma konusunda önemli |
İş Görüşmeleri | Kişinin işe alınma sürecinde kendini kanıtlama fırsatı | Yeteneklerin ve becerilerin değerlendirilmesi, fark yaratabilme ve kişinin işe uygunluğunu gösterme imkanı |
Başarısızlık | Bir hedefe ulaşamama durumu | Kişinin iş hayatındaki beklentilerini ve kişisel becerilerini değerlendirmesi için bir fırsat |
Kendini Tanıma | Kişinin kendine ve yeteneklerine dair farkındalığı | Kişisel gelişim ve hedeflere ulaşma çabasında hayati |
Farkındalık | Kendini ve çevresini anlama ve değerlendirme yeteneği | Kişisel gelişim, psikolojik sağlık ve genel yaşam kalitesi üzerinde büyük etkisi |
Kişisel Gelişim | Yetenek ve becerileri geliştirme, bilgi ve farkındalığı artırma süreci | Potansiyeli maksimize etme ve kendini daha tam bir birey olarak hissetme |
Farklılık Yaratma | Diğerleri arasında benzersiz ve değerli olma yeteneği | Kişisel ve profesyonel başarı ve tatmin için önemli |
Eğitim ve Kişisel Gelişim | Üniversite eğitiminin kişisel gelişim sürecindeki rolü | Kişiye özgü yeteneklerin keşfi ve geliştirilmesi için önemli olabilir, ancak yeterli değil |
Kişisel gelişim deyince aklınıza ne geliyor? Benim aklıma doğrudan kişinin kendisini çeşitli yönlerden geliştirmesi geliyor. Peki, kendini geliştirmek nedir, neden önemlidir ve kendimizi geliştirmek adına neler yapmalıyız? Üniversite mezunu olmak kendini geliştirmek için yeterli midir?
Kişisel gelişim nedir?
Kişisel gelişim, kendinizi tanımayı ve sahip olduğunuz yetenekleri keşfederek potansiyelinizin sınırlarını tekrar çizmeyi gerektiren bir süreçtir. Hiç dönüp kendinize, içinize baktınız mı? “Ben kimim ve neler yapabilirim?” diye kendinize sordunuz mu? Maalesef çoğu zaman bu soruları kendimize sormuyoruz. Bir çarkın içerisinde bize verilenleri yapıyor ve fazlası için uğraşmıyoruz. Ancak potansiyelimiz bunların çok daha ötesinde ve bunları açığa çıkarmak bizim elimizde. Peki, neden uğraşıyoruz potansiyelimizi ortaya çıkarmak için? Her şeyden önce kendimizi geliştirmek, kendimizin ve potansiyelimizin farkında olmak yine bizim için önemli. Bir başkası için değil, bunları öncelikle kendimiz için yapıyoruz. Kendimizi ne kadar iyi tanırsak, yapabileceklerimizin ne kadar farkında olursak hem kendimize olan güvenimiz hem de saygımız artacaktır. Aksi takdirde belki de iyi olmadığımız bir konuda sürekli çabalamak ve başarısızlığa uğramak, kendimize olan inancımıza balta vuracak ve başarısız sıfatı zihnimizin içinde durmadan yanıp sönecek. Kendimizi fark etmemiz, mutluluğumuzun anahtarı aynı zamanda. Bu yüzden, önce kendi mutluluğumuz için potansiyelimizi açığa çıkarmamız gerekiyor.
Üniversite Kişisel Gelişimde Yeterli mi?
Peki, üniversite kişisel gelişimde ne kadar etkili? Üniversite bize birçok şey katabilir. Ama kendimizi geliştirmek için üniversite bir zorunluluk değildir. Üniversiteye gitmemiş ancak kendini bulmuş birçok insan vardır. Üniversite, bize yapacağımız mesleğe yönelik bilgi ve beceri kazandırır. Bunların üzerine koyacaklarımız ise kişisel gelişimimizin bir parçasıdır. Kişisel gelişimin kişiye özgü olması gerekir. Burada farklılıklar başlar. Bunu başımdan geçen bir olayla açıklamak isterim. Bundan 10 yıl önce üniversiteden mezun olduğumda her yeni mezun gibi iş hayatının ve yeni hayatımın kollarını açmış beni beklediğini düşünüyordum. Çok umutluydum. İyi ve kaliteli bir eğitim aldım, derslerimde başarılıydım, derece ile mezun oldum. Çok çalıştım ve bu çabamın karşılığını toplama vakti geldi, çattı. Mezun olduktan kısa bir süre sonra, özel bir firmada iş görüşmesi için mülakata girdim. Özgüvenim yüksek, diğer birçok adaydan şansımın daha yüksek olduğunu düşünüyordum.(Şimdi o halimi düşününce tabi ki gülüp geçiyorum). Kendimi motive ediyorum. Mülakata alındım. Bütün sorulara gayet yerinde cevaplar verdim. Ta ki o soruya gelene kadar: “Seni dışarıdaki on binlerce insandan farklı kılan ne?” Bu soruya hazırlıklı değildim. Kendimce birtakım cevaplar vermeye çalıştım ancak tatmin edici cevaplar değildi.
Umutla girdiğim mülakattan çok da mutlu ayrılmadım. Ancak ilk mülakatım olduğu için de üzerinde çok fazla durmadım. Ancak o soru zihnimin bir köşesinde beni meşgul etmeye devam ediyordu. “Benim farkım ne? Neden ben seçilmeliyim?” diye bu soruyu kendime defalarca tekrarladım. Bir cevap buldum mu? Bulduğum cevaplar sanırım ikinci girdiğim mülakat için de yeterli değildi. Çünkü o mülakatta da başarılı olamamıştım. Haneme bir eksi puan daha. Evet, mükemmeliyetçi biri olarak ikinci başarısızlığımı yaşıyordum. Ve tabi ki bu daha başlangıçtı. Her mülakat kendime olan inancımı sarsarak bilgi ve becerilerimi sorgulamama sebep oluyordu. Kolay kolay pes etmem ancak kaçıncı başarısız iş görüşmesinden sonra vazgeçtiğimi hatırlamıyorum. Tamam dedim, olmayacak, ben bu işi yapamayacağım.
Şimdiye kadar yaptığım hiçbir şeyin değeri yokmuş. “Neden üniversite okudum o zaman! Keşke üniversiteye gitmeseydim.” tarzında düşünceler uzun süre benimle birlikte yaşadı. Bariz bir şekilde iyi durumda değildim. Hayalini kurduğum her şey teker teker hayal kırıklığına dönüşüyordu. Ne kadar daha bu şekilde devam ettim bilmiyorum ama beni kendime yine bir hocam getirdi. Ona olanları anlattığımda “Neden farklılığını kendin yaratmıyorsun?” dedi. “Üniversitenin en büyük aldatmacası, mezun olur olmaz iş bulma yanılgısıdır. Üniversite tabi ki sana iş konusunda bilgi ve beceriler kazandırır ama bu işe girme konusunda yeterli değildir. Eskiden belki ama şimdi asla. Dışarda senin gibi on binlerce yeni mezun var. Senin onlardan bir farkın olmalı ki tercih edilesin.” Şimdi geriye dönüp baktığımda bu sözlerin beni karanlıktan çıkardığını görüyorum. İş bulamadığım o iki koca yılı tamamen kendime ayırdım ve kendimi bulmaya çalıştım. Okudum, bolca okudum. Farklı kurslara gittim. Hem yapabildiklerimi keşfettim hem de daha önce bunları fark etmemiş olmama, sahip olduğum olgunluğa bu kadar geç erişmiş olmama hayıflandım. Ama ne kadar geç olursa olsun, en azından hayatımın bundan sonraki kısmında sınırlarımın farkına vardım ve mutluluğumun iş sahibi olmakla alakası olmadığını fark ettim. Mutluluk benim içimdeydi. Kendimi fark etmem, beni mutlu eden aktivitelere yönelmem hem vaktimi ölü geçirmemi engelledi hem de kendime olan inancımı geri getirdi. Kendimi tanımak adına yaptığım her şey, benim kişisel gelişimimin ve mutluluğumun bir parçası oldu. Bundan sonra girdiğim mülakatlardan, sonuç olumsuz olsa bile kendi yeteneklerimi sorgulayarak çıkmadım.
Mutluluğun Formülü: Kendini Tanımak
Yukarıda da bahsettiğim gibi kişisel gelişim önce kendimiz için gerekli. Kendi potansiyelimize ulaşmak ve kendi mutluluğumuzu yakalamak için. Bu sebeple kendini tanımaktan korkma! Neler yapabileceğini keşfet! Çünkü yaşadıkça öğreniyoruz, öğrendikçe büyüyoruz. Ataol Behramoğlu’nun da dediği gibi “Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var.”
…İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına
İnsan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına
Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın…
Yazar: Özge Karakaş
İstanbul İşletme Enstitüsünde yazılarının yayınlanmasını isteyen konuk yazarlarımız için oluşturulan bilgi kartıdır. Birçok alanda ve disiplindeki yazıları bu hesap üzerinde bulabilirsiniz.